‘Boynuzlu yapı’ya rağmen insan kalın

YAYINLAMA
29 Temmuz 2024 11:24
GÜNCELLEME
29 Temmuz 2024 11:25

Bir evren düşünün. Önce suyun, dağların ve sonra türlü türlü hayvanların yaratıldığı bir evren. Kur’an-ı Kerim’e göre Enbiya Suresi 30. ayetinde, gökler ve yerler bitişik iken, Allah aralarını büyük bir patlama ile ayırdı. Büyük patlamadan sonra yüce Allah, bulutsu kütle haline gelen (sedim) göğe ve yere, çekim kanununa göre yerlerinizi alınız emrini verdi.

Ancak insan olmayı isteyen nefisler dünyaya bir geldi ki… İlk kötülük Kabil ile başladı.

Birçoğumuz bu ibretle büyümüşüzdür. Yanlışın Kabil, doğrunun Habil olduğunu bildiğimiz halde ‘gel zaman git zaman’a kapıldık yanlışı doğru, doğruları ise yanlış görmeyi; devrin oyunlarını ise görmemeyi yeğledik. Neden mi bahsediyorum? Elbette gündemi kasıp kavuran insanlığı uyutan, çocukları öldüren zamaneden; adına küresel dediğimiz bir yapının figüranları olmaktan bahsediyorum.

-Küresel virüs: Paris Olimpiyat Oyunları-

Yıl 2024. Paris’te düzenlenen Yaz Olimpiyatları Oyunu’nda tüm renkler, desenler, tasarımlar, gösteriler… Görmek istemediğimiz fakat gözümüze sokulan bir küresel yapıya hizmet ediyor.

Olimpiyatların açılış gösterisinde Lut Kavmi’ni de gördüm, Nuh’un Gemisi’ni de…  Hristiyan inancına göre Hz. İsa'nın son akşam yemeği formatıyla türlü kılığa girmiş, insan demeye bin şahit piyonlarla her yıl olduğu gibi apaçık LGBT propagandası yapılmış. Bunun yanı sıra yansıtılan figürlerle de ‘savaş, ‘salgın, ölüm ve kıtlık’ tasvir edilmiş.

Buradan şunu anlayabiliriz; Yıllar öncesinde bilinçaltına işlenen her şey artık gün yüzüne çıktı.

-İşe DNA’yı bozmakla başladılar-

Asırlardır bu sapkınlığa karşı mücadele veriliyor. Dinî ve aile değerlerini hiçe sayan bu melun yapı ne yazık ki sahte bezirganların elinde büyütülerek günümüz teknoloji ve medyasıyla damarlara kadar enjekte ediliyor. Hepsine birer pandemi çeşidi diyebiliriz aslında. Sözle-müzikle, çalgıyla-çengiyle, havayla-toprakla, suyla-gıdayla yavaş yavaş kana girip DNA’yı bozmayı maalesef nihayete erdiriyorlar. -Tabi buna yapay deprem ve selleri de ekleyebiliriz.-

Ne yazık ki ataletle büyütülmüş bir nesli avuçlamaları işten bile değil.

-Filistinlilere zulmün antlaşması-

Gelelim işgalci İsrail’e… Tarihte 1948’de kurulduğu yazsa da aslında 1800’lerde Siyonist bir devletin haritası çizildi. Başta İtalya olmak üzere, tüm Avrupa ülkeleri Arz-ı Mev’ud safsatasına bir kısım Yahudileri inandırdı. Ve onlara da Siyonizmi aşıladı. İngilizler 1917’de Kudüs’ü işgal ederek asıl işgal hareketinin yapı taşlarını oluşturdu.

Zamana yayılan planlarına Hitler’i de dahil ettiler. 1941-1945 yılları arasında Adolf Hitler’in Yahudilere yönelik yaptığı soykırım başta Avrupa olmak üzere pek çok ülkeden toplama Yahudilerin Filistin’e göç etmesine ön ayak oldu. Böylelikle hedefledikleri Siyonist devlet, yüzbinlerce Yahudi’nin bir araya gelerek işgal ettiği Filistin’de kuruldu. Yani Filistinlilere zulmün antlaşması imzalandı.

-Boykot moykot olduk-

Geçtiğimiz yıl Gazze’de başlayan soykırımda aylardır cenindeki bebeklere kadar on binlerce masum, dünyanın gözü önünde katledildi, katlediliyor.

Pek çok ülkede boykot listeleri yayıldı. Birçoğu bazı bölgelerde işgalcilere destek olduğu için iflas edip dükkâna kepenk vurdu.

Ne oldu sonra? Bebek katili Netanyahu, soykırım foncusu maşa ABD’de ‘boynuzlu yapı’nın izni dahilinde alkışa tutuldu.

Peki sonra ne oldu? Boykot boykot dedik ama… 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları’nda tüm ülkeler için tasarlanan kıyafetler ne hikmetse İsrail menşeli çıktı. Özellikle de Türkiye için belirlenen renk ve tasarımın Türk’ü değil de İsrailli mahkumları temsil etmesi, bamtelimize dokundu.

Tüm bunlarla beraber başörtülü Fransız bir sporcuya şapka giydirilmesi de tahtadan silmek istedikleri hedefin anahtar kelimesini şak diye ortaya çıkarmış oldu: MÜSLÜMAN…

Söz konusu yapının oyunlarına ve sapkınlıklarına karşı yıllardır bas bas bağıran mücahitlerden olmak dileğimle.

İnsan kalın…

Yorumlar (1 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
KURTOĞLU 1ay önce Olimpiyatlarda al bayrağımızın rengini temsil etmeyeceksek ne diye mücadele veriyoruz ki?