Mustafa Destici, BBP'nin 29. kuruluş yıldönümünde konuştu

Büyük Birlik Partisi'nin kuruluşunun 27'nci yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen programda konuşan Genel Başkanı Mustafa Destici, "Biz HDP’yi legal görünümlü illegal bir siyasi yapı olduğu için reddediyoruz. PKK’nın terör eylemlerini kınıyoruz, terör ile mücadelede devletin yanındayız, ülkenin bütünlüğünün yanındayız, milletin birliğinin yanındayız desinler, o zaman biz de HDP kapatılmasın deriz. Ama bu hali ile HDP kapatılsın diyoruz ve kapatılmalıdır." dedi.
Zeliha Demirci
|
29 Ocak 2022, Cumartesi - 16:42
Mustafa Destici, BBP'nin 29. kuruluş yıldönümünde konuştu

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde 6 Aralık 1992'de Ankara Söğütözü'nde yapılan Siyasi Karar Kurultayı'nda kurulma kararı alınan, 29 Ocak 1993'te siyaset arenasına çıkan Büyük Birlik Partisi'nin (BBP),  29. kuruluş yıldönümü vesilesiyle Ankara'da program düzenlendi. 

Programda kürsüye çıkan Lider Mustafa Destici, sözlerine "Birlikte olduğumuz her anı hayatımızın gurur sayfalarından saydığımız, Kurucu Genel Başkanımız, dava arkadaşımız, ağabeyimiz, şehit liderimiz rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu, sevgiyle, saygıyla ve özlemle anıyorum. Yine, başta liderimizle birlikte şehadet şerbetini içen, Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya ve İsmail Güneş kardeşlerimiz olmak üzere, kurulduğumuz günden bugüne, partimizde görev yapan ve ebediyete irtihal etmiş olan tüm dava arkadaşlarımızı da rahmetle, şükranla anıyorum." diyerek başladı.

"HDP kapatılsın diyoruz ve kapatılmalıdır"

"Biz HDP’yi PKK’nın bir uzantısı olduğu için reddediyoruz" ifadelerini kullanan Destici, "Biz HDP’yi legal görünümlü illegal bir siyasi yapı olduğu için reddediyoruz. Daha önce de ifade ettim. Bugün diyelim kapatma davası ile karşı karşıyalar. Çıksın yöneticiler, eş başkanlar biz PKK’yı terör örgütü olarak görüyoruz, PKK’nın terör eylemlerini kınıyoruz, terör ile mücadelede devletin yanındayız, ülkenin bütünlüğünün yanındayız, milletin birliğinin yanındayız desinler, o zaman biz de HDP kapatılmasın deriz. Ama bu hali ile HDP kapatılsın diyoruz ve kapatılmalıdır. Aynı şey, milletvekilleri için de geçerli. Onlar da çıksınlar, fezlekeleri gelmiş olanlar veya gelemeyenler, PKK’yı terör örgütü olarak gördüklerini, terör eylemlerini kınadıklarını, geçmişte yaptıklarından pişmanlık duyduklarını, o zaman elbette ki biz de farklı konuşuruz. TBMM de farklı davranır.

Ama hala o yanlış bildikleri yolda devam ediyorlar. İnatla PKK diyorlar, PYD/YPG diyorlar. Sırtımızı dayadık diyorlar. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Venedik kriterleri ortada. AİHM kararları ortada. Biz hukuka saygılıyız. Hem bizim anayasamıza hem uluslararası hukukta hiçbir zaman teröre ve şiddete prim tanımaz, terörü ve şiddeti yöntem olarak seçen ya da onun sözcülüğü yapan partilere dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde müsaade edilmez. Biz niye müsaade edelim ki? Biz bu vatanı emlak ofisinden mi aldık? Şehit kanları ile sulandı bu vatan. Dolayısı ile şehit kanları ile sulanmış bu vatanımızda biz meclisimizde terörist istemiyoruz. Terör örgütlerinin savunuculuğunu yapan parti istemiyoruz." dedi.

"Milletin değerlerine baskı yapan yasakçı yüzüne karşı çıktı"

"Cumhur İttifakı ile ilgili görüşlerimiz de duruşumuz da çok net" diyen Destici, "İçinde hiçbir istifham, hiçbir tereddüt, hiçbir istismar, hiçbir gizlilik taşımayacak kadar net. Cumhur İttifakı, 15 Temmuz gecesi, sokaklarda kuruldu. Türkiye’nin dışında kurgulanıp, Türkiye’nin dışından uygulamaya konulan bir operasyona karşı, Türkiye’nin seçilmiş, meşru hükümetinin yanında yer aldık. Namluların, tankların, uçakların karşısında dimdik durduk. Yine dururuz! Arkadaşlarımız şehit oldu, gazi oldu. Sonrasında, Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi oylandı. Referandumda, anayasa değişikliğine “evet” dedik. Kurulduğumuz günden beri, demokrasinin ve değerlerimizin önüne barikatlar kuran 12 Eylül Anayasası’na karşı çıktık. 

Yasama ve yürütmenin iç içe geçtiği, Türkiye’yi yönetilemez hale getiren, on yılda bir darbelerle kesintiye uğrayan 'yönetemeyen eksik  parlamenter sistem'e karşı çıktık. Devletin, milletin değerlerine baskı yapan yasakçı yüzüne karşı çıktık. Bunu 'sistem değişikliği' kelimeleriyle ilk defa dile getiren de Büyük Birlik Partisi ve onun kurucu lideri Muhsin Yazıcıoğlu olmuştur." şeklinde konuştu.

"Anayasasına bağlı her siyasi partiye saygı ile yaklaşıyoruz"

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her daim yanında olduklarını belirten Destici, "Uluslararası finans baronları aracılığıyla, ekonomimiz cendereye alınıp, Türk Lirası değersizleştirilmeye, Türkiye Cumhuriyeti devleti etkisizleştirilmeye çalışıldığında, seçilmiş meşru hükümetin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında olduk. Bu tavrımızın, şu veya bu siyasi parti ile de ilgisi yok. Büyük Birlik Partisi, ülkemize, milletimize, devletimize, inanç ve değerlerimize el uzatıldığında, 'İktidarda kim var?' diye soracak insanların partisi değildir, olmayacaktır. İnandığımız değerleri bir kenara koyup, 'kolay 've 'karlı' olanı tercih etsek, daha rahat siyaset yapabileceğimiz bir yerlerde olurduk. Bunu tercih etmedik.

Cumhur İttifakı'nı oluşturan partilerimiz başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığına, birliğine, bağımsızlığına, anayasasına bağlı her siyasi partiye saygı ile yaklaşıyoruz. Ayni hassasiyeti, kendimiz ve her siyasi parti için, herkesten bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığına, birliğine, bağımsızlığına savaş açmış olanları hoş görenlerle, açık veya örtülü iş birliği yapanlarla, yan yana gelenlerle, kol kola girenlerle birlikte olamayız. Ve bu tercihimize de saygı gösterilmesini bekliyoruz. Saygı görmediklerimizin, saygıyı hak etmediklerini de açıkça ifade ediyoruz" ifadelerini kullandı.

"Parayı kimden alıyorsa ona göre anket sonucu açıklıyorlar "

Destici şöyle devam etti: "Zaman zaman artık hiç kimsenin güvenmediği, birbirini yalanlayan anketler basın yayın organlarında yer alıyor. Daha önce söyledim tekrar etmek istiyorum. Hiçbir anketin onaylanmış seçim sonuçlarının yanında değeri, kıymeti harbiyesi yoktur. Bu anket firmalarının, isim vermek istemiyorum. Birçoğuyla da dönem dönem çalıştık. Ama maalesef şunu söyleyeyim ki birkaçı hariç çoğu anket falan yapmıyor. Bir kere masa başı iş yapıyor. İkincisi de parayı kimden alıyorsa ona göre sonuç açıklıyorlar. Ama ne dedik seçim var. Hiçbir anket seçimden daha sağlıklı sonuç veremez. En son yapıla genel seçimlerde, mart 2019 yerel seçimlerinde Büyük Birlik Partisi seçim çevrelerinin, bin 400 tane belediye başkanlığı var. Büyükşehir, il, ilçe, belde bunların sadece 4'te 1, sadece 350'sinde aday gösterdik. Doğu ve Güneydoğu'da PKK/HDP hassasiyetinden dolayı, bu tarafta Cumhur İttifakı hassasiyetinden biz büyükşehirler başta olmak üzere 4'te 3'ünde aday çıkartmadık. Buna rağmen Büyük Birlik Partisi yüzde 2 yani 900 bin oy aldı. Girdiği yerlerin ortalaması değil bu bin 400 belediye başkanlığı, tüm seçmen sayılarına bölünmüş olarak ortaya çıkan sonuç. Onun için biz kendimizi biliyoruz, gücümüzü biliyoruz ve yine Büyük Birlik Partisi, aynı seçimlerde yapılan belediye meclisi ve il genel meclisinde yine aynı oranın üzerinde oy aldı. Onun için biz anketlere değil seçim sonuçlarına bakıyoruz, sahaya bakıyoruz. Sahada biz varız ve biz olacağız Allah'ın izniyle.

Terör örgütünün uzantılarının belediyeleri elinde bulundurduğu ya da kazanma ihtimali bulunan seçim çevrelerinde, genel seçimlere birlikte girdiğimiz Cumhur İttifakı’nın adaylarını destekledik. Terör örgütünün uzantılarının Millet İttifakı’nın lehine aday göstermediği büyükşehirlerde, 'Birlikte seçime girdiğimiz ittifakın kaybetmesine sebep olmama' ve 'Terör örgütünün önünü açmama' adına aday göstermedik. Bu şartlarda, yani oy pusulalarının dörtte üçünde partimizin adı ve ambleminin bulunmamasına rağmen, yüzde 2 oy aldık. Tekrar etmekte fayda var: Aldığımız oy oranı, oy pusulalarında amblemimizin bulunduğu az sayıdaki yerde aldığımız oyların, tüm Türkiye seçmenine bölünmesi neticesinde ortaya çıkan rakamdır. Tek milletvekiliyle temsil edilmemize rağmen, Meclis çalışmalarının tümünde yer aldık, tümüne katkı sağladık."


Millet İttifakı partilerinin büyükelçilerle yaptıkları “sıra dışı”, “diplomatik teamüllere aykırı”, “tuhaf” görüşmeleriyle ilgili kanaatlerimizi kamuoyuyla paylaşmıştık. Önemine binaen tekrar etmek istiyorum: Uzun bir süredir, küresel emperyalizmin, Türkiye’de, kendi menfaatlerine göre bir yönetim dizayn etme çabalarına dikkat çekiyoruz. Sayısız kez dile getirdik, doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz. Türkiye, dışarıda hazırlanmış ve hasımlarının hazırladığı projelerle yönetilemeyecek kadar büyük bir devlettir. Ancak çok bilinen tabirle, 'İtimat, tedbire mani değildir.' Doğu Akdeniz’in bir enerji havzası olarak artan önemi, bölgemizi yeniden, hiçbir ahlak ve insanlık ölçüsü tanımayan provokasyonların odağı haline getirdi. Türkiye, uluslararası hukuktan doğan haklarını, küresel emperyalizme terk etmesi için baskı görüyor. Ülkemiz, uluslararası alanda, haklarını koruyamayacak ölçüde etkisizleştirilmeye çalışılıyor.

"Türkiye’ye karşı işlenmiş on binlerce cinayetin sorumlusu terör örgütlerine sınırımızda devlet kurdurma teşebbüsüne kadar uzanıyor"

Türkiye’yi hedef alan terör örgütleri, sürekli olarak, dünyaya hukuk ve demokrasi dersi verme rolü yapan sözde “gelişmiş” devletler tarafından himaye ediliyor, destekleniyor. Utanmazlık ve hukuk tanımazlık, Türkiye’ye karşı işlenmiş on binlerce cinayetin sorumlusu terör örgütlerine sınırımızda devlet kurdurma ve kendi ajan teşkilatlarına Türkiye’de darbe yaptırma teşebbüsüne kadar uzanıyor. ABD başkanları, hiç utanmadan, hiç çekinmeden, terör örgütlerine on binlerce TIR silah gönderdiklerini, Türkiye’de iktidarı, ‘muhalefet partileriyle işbirliği yaparak değiştireceklerini’, Türkiye’de darbe girişimi yapan ajan teşkilatının ‘masum bir sivil toplum örgütü’ olduğunu telaffuz edebiliyorlar. İngiltere, önceki Türkiye büyükelçisini, İngiliz dış istihbarat kurumunun başına atadığında, İngiltere başta olmak üzere, batılı ülkelerin Türkiye’deki örtülü faaliyetleriyle ilgili, Türkiye’nin sağlıklı bir durum değerlendirmesi yapmasının önemini dile getirmiştik. Bu kapsamda, İngiltere Büyükelçisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyla ve İstanbul Başkonsolosu’nun İyi Parti İstanbul İl Başkanıyla yaptığı görüşmelerin, doğru düzlemde ve sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesinin önemine tekrar dikkat çekmek istiyorum. Millet İttifakı’nın liderlerinin ABD Büyükelçisiyle yaptığı mutat görüşmeleri ile Kılıçdaroğlu ve Ali Babacan’ın birlikte yaptıkları “Demokrasi yolu Diyarbakır’dan geçer” açıklamalarının, bir bütün olarak ve aynı oyun planının parçaları olduğunu düşünüyoruz.

" Hiç kimse, yaşananları 'komplo teorisi' ucuzluğuyla tevil etmeye çalışmasın"

Gazetece Sedef Kabaş konusuna da değinen Destici, "Sedef Kabaş’ın sıkça Cumhurbaşkanımıza, hükümete  ve Cumhur ittifakı liderlerine provokasyon kokan çirkin söz ve edepsiz  davranışlarının zamanlamasının ve ABD’nin konuyla ilgili yaptığı açıklamanın, ayrıca tesadüf olmadığı kanaatindeyiz. Sedef Kabaş’ın sıkça Cumhurbaşkanımıza, hükümete ve Cumhur ittifakı liderlerine provokasyon kokan çirkin söz ve edepsiz davranışlarının zamanlamasının ve ABD’nin konuyla ilgili yaptığı açıklamanın, ayrıca tesadüf olmadığı kanaatindeyiz. Hiç kimse, yaşananları 'komplo teorisi' ucuzluğuyla tevil etmeye çalışmasın. Kısa bir süre önce, 'Türkiye’yi yönetmesi için birileri tarafından hazırlanan' bir siyasi partinin, kurucularından birinin, casusluk suçlamasıyla tutuklanmasına şahit olduk.

Bu da önce 'komplo teorisi' cümlesiyle tevil edilmeye çalışıldı ama işlendiği iddia edilen suça dair görüntüler ortalığa saçıldığında, 'komplo teorisi' cümlesini kullananlar hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. İlginç bir şekilde utanmıyorlar ve bizimle polemiğe girmeye çalışıyorlar. Siyasette 'herkesin bildiği sırlar' vardır. Bir kısmı 'içeriği' , bir kısmı 'zamanlaması', bir kısmı da 'hukuki niteliği' nedeniyle belli bir süre telaffuz edilmeyebilir. Ama bu, onların hakikaten 'sır' olduğu ve ebediyen dile getirilmeyeceği anlamına gelmez." dedi.

http://ankaramasasi.com/haber/1268277/mustafa-destici-bbpnin-29-kurulus-yildonumunde-konustu
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.