Ünlü Yazar Kahraman Tazeoğlu ile keyifli röportajımız...

Ünlü Yazar Kahraman Tazeoğlu, okurları ile buluşan yeni kitabı "Ben Bir Kelebek Sevdim" ve hayatına dair merak edilenleri Ankara Masası için yanıtladı.
Ecem Çetin
|
11 Mayıs 2022, Çarşamba - 14:00
Ünlü Yazar Kahraman Tazeoğlu ile keyifli röportajımız...

Ünlü yazar ve şair Kahraman Tazeoğlu'nun yeni kitabı "Ben Bir Kelebek Sevdim" 7 Mayıs'ta raflarda yerini aldı.

Tazeoğlu, yeni kitabı ve kendisi ile ilgili merak edilen tüm soruları Ankara Masası'na yanıtladı.

İşte o keyifli röportaj; 

Büyük bir heyecanla beklenen “Ben Bir Kelebek Sevdim” isimli kitabınız bugün okurlarınızla buluştu. Yolu açık olsun. Son röportajınız da “kendimi hiç bu kadar açık etmemiştim” demişsiniz. Bu yüzden bu kitabın sizin için daha farklı bir anlamı var diyebilir miyiz?

Evet gerçekten de bu kitapta kendimi çok fazla açık ettim. İçimde sönmek bilmeyen bir aşkı anlattım. Kelebeğim beni terk edip gideli yaklaşık üç yıl oldu. İki yıllık birlikteliğimizi de sayarsak 5 yıllık bir süreç. Bu süre içinde hayatıma sadece bir kişi girebildi iki kişi de yalnızca yaklaşabildi. Fakat hepsi de içimdeki sönmeyen ateşi görüp “sen hala kelebeğini seviyorsun” diyerek gitti. Düşünsenize hayatınızda olmasını istediğiniz insan olmadığı için olmasını istemediklerinizle dolusunuz… Ve yalnızken bile yalnız kalıyorsunuz. Bir önceki kitaba “Yalnızım Çünkü Sen Varsın” adını koyma nedenim de buydu. 

Tazeoğlu'nun 'Kelebeğine' attığı mesaj

Bu acıya ve yalnızlığa artık dur demem gerekiyordu. Bu kitabı yazıp, onu sonsuzluğa uğurlayacaktım. Kitap 7 bölümden oluşuyordu. 7 Mayıs da onun doğum günüydü. Kitap çıkmadan bir gece önce 6 Mayıs’ı 7 Mayıs’a bağlayan gece saat tam 00.00’da ona şu mesajı attım:

“Öncelikle doğum günün kutlu olsun kelebeğim. Bensiz sürdüreceğin hayatında ayağına taş değmesin. Her zaman mutlu ol, güzel gözlerine keder düşmesin. Gönül isterdi ki bu doğum günü tebriğini sana sürprizlerle dolu bir dizi eylemle gerçekleştireydim mesela yatak odamızı senin en sevdiğin papatyalarla süsleyeydim. Bugün üç buçuk yaşında olması gereken çocuğumuzla birlikte sana gizli sürprizler yapsaydık ve seni mutluluk gözyaşlarına boğsaydık. Sevdiğin tüm dostlarına gizlice mesajlar atıp onları evimizin bir odasında gizleyip sonra sürpriiiiizzzz diye karşına çıkartaydık… 

Sana yaşın kadar hediyeler alıp üçümüzün birlikte açacağı bir bahçemiz olsun isterdim. Ama hayat beni senden başkasını sevemeyeceğim bir yalnızlığa mahkûm ederek seni de elimden aldı. Sense umursamadan yaşamaya devam ediyorsun, bugünden sonra da devam edeceksin… Sadece bir farkla; beni artık umursamazdan gelmeye bile gerek kalmayacak. Sessizce girdiğim hayatından sessizce çıkıp gidiyorum kelebeğim. Sana bugün çıkan kitabımı bir doğum günü hediyesi olarak bırakıp gidiyorum. Benim için çok zor olacak biliyorum ama o kitaptaki bir cümlede de dediğim gibi “Kaybetmekten korktuklarımın yokluğuna alıştırarak eğittim kendimi” Umursanmamak sevilmemekten daha acı çünkü… 

Artık gitme zamanı kelebeğim. Yenildim. Benden kurtuluyorsun. Bana yaşattığın tüm mutluluklar için sana binlerce kez teşekkür ediyorum. Eğer bu mesajı buraya kadar okuduysan ki okumazsın sıkılırsın uzun mesajlarımdan biliyorum… Ama hala gözlerin satırlarımdaysa hiçbir şey kaybetmediğini bilmeni isterim. Zaten yoktum sende… Hayatıma bir batıp çıkmıştın. Bu son mesajımdan sonra hayatında benimle ilgili hiçbir iz kalmayacak. Belki yıllar yıllar sonra bir gün bir kitapçıda raflar arasında koşarken kolu çarpacak ve bir kitabı yere düşürecek çocuğun. Eğilip yerden kaldırırken o kitabı, ismimi okuyacaksın üstünde. Sonra kocana bakıp beni rafa kaldıracaksın sessizce. Ve üçünüz çıkıp gideceksiniz kitapçıdan… Geride rafa kaldırdığın ama seni hiç unutmayacak olan o bir isim kalacak; Kahraman Tazeoğlu… Ardından size bakarken o kitap, usulca dile gelecek “Hoşça kal Kelebeğim. Seni hep seveceğim”

Sonra bir yıldız kayacak 

Kimse görmeyecek 

Ağlayacağım… 

 Son”

Bu mesajla onu kalbime gömdüm. Yıllardır ağrıyan yanıma kurşun sıktım. Hani yaralı atları öldürürler ya… Bir daha yollarımız hiç kesişmeyecek. Ama ondan başkasını da onu sevdiğim kadar sevemeyeceğimi çok iyi biliyorum.

"Ben Bir Kelebek Sevdim kitabımda anılmayan, gizlediğim kritik bir olay var"

Kitabın ismine nasıl karar verdiniz?

Ben ona hep kelebeğim derdim. Bu yüzden kitabın adı “Ben Bir Kelebek Sevdim” olmalıydı. Kitabın içinde ünlü filozof ve düşünürlerin isimleri dışında isim yok. Benim bile yok. Sadece kelebeğin gerçek adının anlamı var. Dikkatli okurlar ismin anlamını araştırdığında kelebeğin gerçek adına ulaşabilirler. Bu roman aynı zamanda ruhlar arası zaman yolculuğunu anlatıyor. Ayrıca romanda şehir adları da yok. Son olarak şunu söyleyeyim; kitapta anılmayan, gizlediğim kritik bir olay var. Okuyucu o olayın ne olduğunu kitabın sonuna geldiğinde telefonuna okutacağı bir kare kodla öğrenecek. O kare kod okurları Orhan Ölmez’in youtube sayfasına götürecek ve karşılarına “Sarı Kelebeğim” isimli 32 dakikalık bir video çıkacak. Biz, bu çalışmayı Orhan Ölmez’le bundan bir buçuk yıl önce tamamlamıştık. Kitap çıkmadan önce geri sayım başlatarak çıktığı gün izlenmeye açtık. Hem kitabı okuyup hem de videoyu izleyenler tüm parçaları kafalarında birleştirebilecek.

"Ben değil, duygular bana yazdırıyor"

Hikayelerinizin pek çok insanı etkilediğini düşünüyorum. Özellikle vurgu “Aşk” olunca insan kendine “Böyle muhteşem bir aşk var mı ve ya aşk, hep acı mı çektirir? diye soruyor. Merak ettiğim şu; kaleminizin altın da yatan derin bir anlam var mı? Siz hangi duygularla yazıyorsunuz?

Bana bu soruyu sorduğunuza göre ya aşk acınız var ya da aşkı hiç yaşamadınız Ecem Hanım Kalemimin altında yatan derin anlam, benim üstümde taşıdıklarımdır. Ben yaşadıklarımı yazıyorum. Her romanımda ben olan bir karakter vardır mutlaka. Belki ismi, belki cinsi farklıdır ama bendir. Yaşadıklarımın bana taşıttığı izleri kaleme alıyorum. Onları daha görünür hale getirip altını çiziyorum. Bunu başka başka kimliklerle yapıyorum tabii… Ben değil, duygular bana yazdırıyor.

"Bazı romanlarımın filminin ya da dizisinin çekilmesini istiyorum" 

Kitaplar her zaman özeldir. Karakterleri kendi kafamızda canlandırırız hatta ben olsam ne yapardım diye kendimizi sorguladığımız anlar olur. Dolayısıyla kitaplarınızı okurken, hikayenin bir parçası, olayların bir öznesi de biz oluyoruz. Kitapların yönetmeni olsak ve beyaz perdede görünsek diyoruz. Peki, size teklif gelse ve bir kitabınızı dizi ya da filme uyarlamak isteseler cevabınız ne olurdu? Tazeoğlu, hangi gerekçe ile hangi kitabını verirdi?

Çocukluğumdan beri kendimi hep sinema salonlarında anlamlandırmışımdır. En kırıldığım, ya da en mutlu olduğum zamanlarda sinemaya gider, efsunlanmış gibi o filmleri izlerdim. Bir gün içinde üç ayrı sinemada film izlediğimi bilirim. Sinemada film izlemek bende hala derin bir tutku. En büyük hayalimse bir gün o perdede kendi filmimi izlemek ve minicik bir yerinde de görünmek. Hatta bununla ilgili bir girşimde oldu. Ömer Faruk Sorak ile görüşüldü. “Vazgeçtim” adlı romanımın senaryosu Erol Hızar tarafından yazıldı. Hatta oyuncuları bile belliydi ama darbe girişimi falan olunca film ortada kaldı. Çok üzülmüştüm. Vazgeçtim, Bukre, Yaralı, Simru, Aşkla Kal, Furkan, İntikam, Mor-g, Yalnızım Çünkü Sen Varsın ve Ben Bir Kelebek Sevdim filminin ya da dizisinin çekilmesini istediğim romanlarımdır.

"Gökhan Türkmen’i ilk keşfedenlerden biriyimdir"

Uzun süre en çok okunanlar listesinde kalan Bukre kitabınız, çok sayıda kişi tarafından okundu. Bukre Kalp kitabı ile devam serisi yaptınız. Hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkması okuyucularınız için büyük bir sürpriz oldu. Ben de defalarca aşkla okudum. Özellikle karakterler beni gerçekten derinden etkiledi. Bir röportajınızda Cem karakterinin ünlü Şarkıcı Gökhan Türkmen olduğundan bahsetmiştiniz. Peki merak ediyorum Bukre' nin hikayesi nasıl ortaya çıktı anlatır mısınız?

Gökhan Türkmen’i ilk keşfedenlerden biriyimdir. Daha albümü falan ortada yokken, amatör bir sanatçıyken tanımıştım onu. İnternette “Dön” ve “Büyük İnsan” şarkılarının amatör kayıtlarına denk gelmiş ve şarkıları yayınlamak için kendisine ulaşmıştım. (o zamanlar özel bir radyoda Mavi Ada adında bir program yapıyordum.) Kendisini yayınıma konuk ettim ve sonrasında 2 yıl birlikte program yaptık, bazı yerlerde birlikte sahne aldık. Tabii kendisi şöhrete ulaştıktan sonra artık yüzümüze bakmaz oldu ama bunun konumuzla ilgisi yok. Canı sağ olsun. Her zaman severim kardeşimi. Her neyse, birlikte çalıştığımız dönemlerde bizzat içinde bulunduğum ve şahitlik ettiğim bir aşk hikayesini kitaplaştırmak istedim. Gökhan’a da sorarak izin aldım ve Bukre’yi yazdım. En çok istediğim, Bukre’nin bir bölümünü stüdyoda seslendirmek ve Gökhan’ın da ona bir beste yapmasıydı. Bunu kendisine teklif ettiğimde o çoktan başka rüzgarların içinde savrulmaya başlamıştı. Beni üç yıl kadar oyaladı. Sonra benim ondan istediğimi gidip Aret Vartanyan’la yaptı. Bu beni çok incitti. Yıllarca konuşmadık. Birkaç ay önce beni arayıp “abi sen bana neden küsmüştün” diye sordu. Çok güldüm. Yolu bahtı açık olsun kardeşimin. Baştacıdır her zaman.

"Aşkı anlatmak hoşuma gidiyor"

Kahraman Tazeoğlu denildiği zaman insanlar “Bukre’ nin yazarı, şiirleri ve kitapları ile aşkı en güzel şekilde anlatan ve aktaran adam” diyorlar. Bu yorumlar size ne hissettiriyor?

Bukre artık Kahraman Tazeoğlu isminin de önüne geçmiş, satış rakamı 10 milyona ulaşmış bir kitap (9 milyonu korsan satış bu arada) Türkiye’nin korsanı en çok satılan kitabı gibi bir unvanı da var. İnsanlar beni bu kitapla tanıdığı için sürekli aşk romanları yazdığımı düşünüyor. Oysa ki benim bilim kurgu, distopik, polisiye gizem ve çocuk kitaplarım da var. Kişisel gelişim ve felsefeyi de içinde barındırır kitaplarım. Masterchef Türkiye’de Somer şey Somer Sivrioğlu geçtiğimiz aylarda bir sözümü söyledi televizyonda. “Risk al! Başarırsan mutlu olursun, başaramazsan büyürsün.” Söz milyonlarca kişi tarafından paylaşıldı, videolar yapıldı, başka televizyon kanallarında kullanıldı ama kimse benden söz etmedi. Çünkü sürekli aşka dair yazdığım sözler paylaşıldığı ve herkes beni aşk yazarı olarak kabul ettiği için kimse o sözle beni bağdaştıramadı. Halbuki yıllar önce yazdığım bilim kurgu distopik romanım olan Mor’da geçer o söz. Aşkı anlatmak hoşuma gidiyor. Yine anlatacağım yine yazacağım ama insanların “bu adam yalnızca aşk yazar” önyargısını asla değiştiremeyeceğim ne yazık ki..

"Birçok orta yaş ve üstü okur, beni gençlerden öğrendi"

Siz her kesime hitap eden bir yazarsınız. Genç bir insan sizi okurken, yetişkin bir insanda sizi okuyor. Bunu başarmak nasıl bir duygu?

Yazdıklarınızın geniş bir yaş skalasında anlam bulması çok ilham verici ama çok da zor aynı zamanda. Söyleşi ve tek kişilik gösterilerimi izlemek için salonları dolduran insanlara baktığımda ağırlıklı olarak gençlerden oluştuğunu görüyorum ama kendi yaş grubuma yakın okurların da hatırı sayılır derecede çoğaldığını fark ediyorum aynı zamanda. Bu beni mutlu ediyor. Eskiden orta yaş ve orta yaş üstü keşfederdi yazarları ve gençlere onlar öğretirdi bizleri ama ben de tam tersi bir durum yaşandı. Birçok orta yaş ve üstü okur, beni gençlerden öğrendi. Olsun. Hiçbir şey için geç değil. Bu güzel sorular için çok teşekkür ediyorum.

http://ankaramasasi.com/haber/1493389/unlu-yazar-kahraman-tazeoglu-ile-keyifli-roportajimiz
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.