Gaziantep mitingi sonrası Ali Babacan’dan çarpıcı açıklamalar

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gaziantep'te gerçekleştirilen miting sonrası gazetecilere, 6'lı masadaki çalışmalar, Cumhurbaşkanı adayı tartışmaları, ekonomide atılacak adımlar ve gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Ankara Masası
|
23 Mayıs 2022, Pazartesi - 09:06
Gaziantep mitingi sonrası Ali Babacan’dan çarpıcı açıklamalar

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gaziantep mitingi sonrası Ankara Masası Genel Yayın Yönetmeni Fatih Atik’in de aralarında bulunduğu bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. 

Altılı masanın seçim sonrası iktidar değiştiğinde uygulanacak geçiş süreci politikaları ve ilkeleri konusunda uzlaşmaya yakın olduğunu belirtti. 

6 partinin ortak Cumhurbaşkanı adayı çıkarmak konusunda mutabık olduğunu söyleyen Babacan, “ Hedef ortak aday ama hedefe ulaşamayabiliriz” dedi.

Babacan 6’lı masanın her toplantısında geçiş süreci ilkleri ve mutabakatı konusunu dile getirdiğini ekonomi ve diğer başlıklarda da ortak çalışma yapılmasını vurguladıklarını anlattı. 

Ekonomi konusuna vurgu yapan Babacan, yaşanan tabloyu 2002’ye benzetti. “Uluslararası yatırımcılar artık projektörleri yeni hükümete çevirdi. Mevcut yönetim artık bitiyor görüyorlar.  Daha son 1 ay içinde toplantı bir toplantı yaptık, 100’den fazla fon yöneticisi katıldı.Dünyanın en büyük bankası, dünyanın en büyük fonu münferiden geldi gitti son 1 ay içerisinde. eğer seçimden sonra nasıl bir ekonomi politikası uygulanacağı konusunda yeterli güveni oluşturamazsaK, o zaman yazık olur”

“6’lı masanın geçiş süreci konusunda mutabakatı yakın”

Altılı masanın üzerinde çalıştığı en önemli hususlardan biri, geçiş sürecinin yol haritası. Geçiş sürecinin yol haritası üzerinde henüz bir mutabakat yok. Çalışma henüz bitti mutabakata ulaşmadı. Bugün için yok ama ben çok yakında o mutabakat sağlanacağına inanıyorum.

“Hedefimiz ortak aday ama hedefe ulaşamayabiliriz”

Ortak aday konusunda da ortak bir niyet var ama konuşacağız, edeceğiz. Ortak adayın iyi olacağını da en başından beri en çok savunanlardan biriyim. Hedef o ama hedefe ulaşamayabiliriz

Altılı masada amacımız ortak aday çıkartmak da olsa olur da bir uzlaşma olmazsa o zaman benim adaylığım milletvekili listelerinden değil Cumhurbaşkanlığı olacak. Süreç bir bitsin, partimizin yetkili kurullarını toplayarak karar veririz.

“6’lı ittifakı konuşurken 3’lü ittifak kurmuyorsunuz sorusu doğru değil”

Altılı masa ilerde ittifak olabilir diye masaya oturdu. Hatta çalışma konularından biri olarak, olası ittifakın ilke ve değerleri çalışılıyor. O komisyon orada altı ittifakı konuşurken neden üçlü ittifak yapmıyorsunuz sorusunu doğru da bulmuyorum.

“Uluslarası yatırımcı projektörleri yeni hükümete çevirdi”

Daha son 1 ay içinde toplantı bir toplantı yaptık, 100’den fazla fon yöneticisi katıldı. Dünyanın en büyük fonları bunlar. Yani 100 taneyi toplayın, korkunç bir rakam ediyor yönettikleri para açısından. Dünyanın en büyük bankası, dünyanın en büyük fonu münferiden geldi gitti son 1 ay içerisinde. Dünyanın en büyük bankanın risk yönetiminin başındaki kişi çıktı geldi, neler neler soruyorlar, her şeyi didik didik ediyorlar. Ağırlıklı olarak soruları artık mesela geçen seneyle bu senenin farkı, yeni yönetimin ekonomi politikasını soruyorlar artık. Mevcut yönetim artık bitiyor, bunu görüyorlar. Dolayısıyla bütün yatırım planlamalarını, Türkiye’de yapılacak iş planlamalarını artık yeni kurulacak hükümetle ilgili sorular sorup, öyle belirlemeye çalışıyorlar. Ben bunu 2001’de yaşamıştım, 2002 seçimlerinde hatta.

Dolayısıyla artık uluslararası yatırımcılar projektörleri bir sonraki hükümetin ekonomi politikasına çevirmiş durumda. O noktada biz eğer seçimden sonra nasıl bir ekonomi politikası uygulanacağı konusunda yeterli güveni oluşturamazsaK, o zaman yazık olur. 

“Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğinin tartışılmasından hicap duyarım”

Bu dönemde herhangi bir vatandaşımızın cumhurbaşkanı adayı olup olmamasıyla alakalı, etnik, mezhebi, dini inançla ilgili konuları gündeme getirmekten ben hicap duyarım açıkçası, kendim adıma. Bugünün Türkiye’sinde eşit vatandaşlık burada esassa, bunların tartışma konusu yapılmaması lazım. Doğru olmaz. 

Bugün bir siyasetçi çıkıp da, vay onun kökeni şudur mezhebi şudur falan derse, bu ucuz siyaset olur. Türkiye’nin artık bu basamağı geçmiş olması lazım.

Soru-Cevap

Sizi milletvekili aday listesinde görecek miyiz?

Altılı masanın üzerinde çalıştığı en önemli hususlardan biri, geçiş sürecinin yol haritası. Geçiş sürecinin yol haritası üzerinde henüz bir mutabakat yok. Çalışma henüz bitti mutabakata ulaşmadı. Mustafa

Yeneroğlu bu müzakereleri yürütüyor. Geçiş sürecinin yol haritası netleştikten sonra o dönemin nasıl bir dönem olacağını anlayacağız. Altılı masada amacımız ortak aday çıkartmak da olsa olur da bir

uzlaşma olmazsa o zaman benim adaylığım milletvekili listelerinden değil Cumhurbaşkanlığı olacak.Süreç bir bitsin, partimizin yetkili kurullarını toplayarak karar veririz. Altılı masayı da önemsiyoruz.

Zaman gösterecek. 

Altılı masa resmen bir ittifak değil, ittifakın içinde olmayı arzuluyor musunuz? Başka ittifak modelleri de sayılıyor bu tekliflere açık mısınız?

Açıklayıp da kendimizi bağladığımız en önemli husus, ‘Kendi listemizle seçime gireceğiz, vatandaşlar oy pusulasını açtığında DEVA partisini görecek, bizi destekleyenler damlanın altına oy atacak.’ Onun

haricinde altılı masa, ittifak da başka işbirliği de oluşturabilir. Altılı masa içindeki partilerle ayrı işbirliği modelleri gelişirse onları da değerlendiririz. Biz kapıları kapatmış değiliz. Pek çok seçeneği konuşmaya, görüşmeye hazırız. Bizim arkadaşlarımızın başka partilerin listesinden seçime girmesi dedikodusunu kesmemiz gerekiyordu. Zaten hiçbir zaman öyle bir niyetimiz yok. Çok konuşulunca bunu açıklayıp bitirmek istedik. Başka alternatifler üzerine her zaman çalışılabilir.

41 ilde aday gösterdiğinizde kendi adınızla seçime giriyorsunuz ama Saadet mesela büyük partilerin listesinden aday göstermişti. Bu yönteme de mi tümüyle kapalısınız? 

Başka alternatifleri partimizin yetkili kurumlarında görüşmüş değiliz. Bu konular istisnai meseleler. Yeni, iddialı bir siyasi parti olarak 81 ilde örgüt kurduk. Böyle bir parti olarak diğer modellerin hepsi örgüt yapımızı düşürür. Herhangi bir ilde seçime girmezsek, il teşkilatımıza, il başkanımıza yazık değil mi? Onlar ne yapacaklar, gidip başka partiye mi destek olacaklar? 10-20 yıllık bir parti olsak ve Türkiye genelinde destek haritamızı bilsek, bazı illerde ‘Ümidimiz yok, başka partilerle işbirliği yapabiliriz’ diyebileceğimiz bir durum yok. Zayıf olduğumuz bir il yok. 81 ilde zayıf olduğumuz şu il var diyemiyoruz. İstisnai şeyler belki olabilir ama bu kadar 81 ilde hızla yürüyen, örgütlenen bir partinin bazı illerde seçime girmeyeceğim demesi, kendi adıma söylüyorum çok zayıflatır ve o illerdeki arkadaşlarımız çok üzülür heralde. Biz neden bu teşkilatta varız diye düşünürler. Türkiye genelinde kendini ölçtürmüş partilerin yaklaşımı ile bizimki çok farklı olur heralde. Biz bu partiyi bir seçimlik

kurmadık. Ülkenin ihtiyaç duyduğu ve önemli bir boşluğu doldurabileceği bir siyasi parti kurduk. 150 bin üyeyi geçtik. Üye yapımıza bakıldığında, yüzde 30’u daha önce AK Parti’ye, yüzde 50’si CHP’ye ve yüzde 10’u daha önce HDP, İYİ Parti’ye oy vermiş yüzde 5’i MHP’ye oy vermiş insanlar. Daha önceki oy tercihleri açısından bu kadar geniş bir yelpaze ve üye yapısına sahip olan başka bir parti ben bilmiyorum. Çok kıymetli bir şey. Bütün Türkiye ve siyasi eğilimleri cezbetme yeteneğine sahip bir

siyasi parti olmuşuz. Bu henüz başlangıç. Bir seçimlik bir şey değil. Az milletvekili mi çıkarttık çok milletvekili mi çıkarttık daha başında bunu dert edersek yazık ederiz. Biz Türkiye’nin 81 ilinde de koşmak zorundayız. Daha 2023, 2024 yerel seçimleri var. 2024 yerel seçimleri demek herhangi bir ilçede bir numaralı parti olduğunuzda belediyeyi alıyorsunuz. Oradaki beklentimiz çok yüksek. Çok yüksek sayıda belediye çıkartacağımızı düşünüyoruz. Herhangi bir teşkilatımızda 2023’te seçime girmeyip onların moralini bozup 2024’te belediye falan nasıl iddialı olacağız? Dolayısıyla bu bir maraton. Bu seçim de bunun ilk bir kilometresi. Biz 40 kilometrelik maratona başladık. 

Seçimlerin Kasım’da olabileceğini söylediniz. Mayıs-Haziran’da aslında erkendir dediniz. Fazla bir vakit kalmadı. Bu kadar az zaman kalmışken altılı masanın ortak aday noktasında hiçbir renk vermemesi, gönlünden geçen ne olacak?

Bugüne kadar tek bir isim dahi konuşulmadı , telaffuz edilmedi.

Böyle bir seçim arifesinde Cumhurbaşkanı adayını şimdiden itiraf edersek yıpranır diyerek pamuklara sarma durumu mu söz konusu?

Kendi açımızdan kesinlikle böyle bir niyetimiz yok. Bu Cumhurbaşkanı adayı belirlenmeden önce geçiş sürecinin yol haritasında partiler mutabık kalmalı. Temel politika alanlarında da en azından ilkeler ve

hedefler olarak bir söylem birliği üzerinde çalışmakta da büyük fayda var. Cumhurbaşkanı adayını belirlediğiniz anda ilk gün ilk dakika herkes ona odaklanacak. Çok soru soracaklar. Ve o soruların cevabını neye göre verecek? Ben bilmem partilere sorayım dese bir türlü, kafasına göre konuşsa başka türlü. Altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayının altılı masanın ortak politikaları çerçevesinde o işe inanan, gönül veren, benimseyen bir insan olması lazım. Örnek veriyorum, diyelim göç meselesi. En azından altı partinin göç meselesinde mutabık kalması lazım, söylem birliği yapılması lazım. Cumhurbaşkanı adayı, altı partinin genel başkanından biriyse zaten sorun yok ama dışarıdan gelen

biriyse onu içselleştirmesi lazım. Belki önereceği şeyler de olur. Bu sefer altılı mutabakat değil yedili mutabakat gerekir. Kolay bir şey değil. Bayağı önemli bir iş. Biz her şeyi çalışıyoruz. Eylem planları var

ya onları çok detaylı çalışıyoruz. Ve hepsini altılı masaya koymaya hazırız.

Peki diğerleri?

Bugün için yok ama ben çok yakında o mutabakat sağlanacağına inanıyorum. Diğer görüş, her konuda ortaklaşacaksak partiler kendini nasıl farklılaştıracak? Çünkü her partinin bir kimliği, teşkilatı var. Bir

miktar farklılaşmaya da ihtiyaç var. İlkeler ve hedefler olarak mutabakat sağlanırsa her partinin kendi projelerini yapabilir. Projeler, ilkeler ve hedefler açısından birbiriyle çelişmez ve her parti, kendi partisinin farklılığını ortaya koyabilir. İlke ve hedefler konusunda ortaklaşılmazsa iş çok zorlaşır.Vatandaşın karşısına çıkıp destek istediğimiz zaman da çok zor görürüm. Cumhurbaşkanı adayı için de çok zor görürüm, yazık yani. Çok zor duruma düşer gibi geliyor bana. Israrla, Şubat, Mart, Nisan

toplantımızda bunun üzerinde durduk. Uzlaşmaya yakın olduğumuzu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi ile ilgili takvim konusunda altılı masa ne düşünüyor?

‘Bugün çok erken. Sürecin sonunda ele alalım’ dedik. Bu konuda herkes hemfikir. Bir an önce belirlememiz gerekiyor diyen yok. 

CHP yöneticileri Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ilgili Maltepe mitinginde açıklamalar yaptı. Belli ki Kılıçdaroğlu aday olarak önerilecek. Sizin usül olarak tavrınız ne olur? Partiniz sizi altılı masaya aday olarak gösterecek mi?

Altılı masaya oturan her partinin genel başkanı doğal bir Cumhurbaşkanı adayı zaten. O zaman iddiası olmayan bir parti oturmuş oluyor masaya değil mi? Ortak aday ise, altı partinin mutabakatını gerektiren bir husus. Sayın Kılıçdaroğlu da aday olmak isterim ama altı partinin de desteği olursa derim.

Siz ortak aday olmak istiyor musunuz?

O da yine altı partinin mutabakatı ile belirlenecek. Bugüne kadar partimiz içinde Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili bir değerlendirme yapmadık ve bunun erken olduğunu düşündük. Altılı masada mutabakat  sağlanmazsa, partimizin teşkilatlarına genel başkandan başkasını aday olarak kabul ettirmek zor olur heralde. Bizim seçmenlerimiz de öyle. Bunlar seçime münferiten girdiğimiz senaryoda konuştuğumuz konular. Altılı masada Cumhurbaşkanlığı adaylığında nasıl bir strateji izleyelim diye daha parti içinde bile konuşmadık. Çünkü bu konular parti içinde görüşüldüğünde hiçbir zaman parti içerisinde kalmıyor. Bu konuyu hızlı bir şekilde konuşup, bağlayıp açıklamak lazım. Ortada tartışmak, isimleri dolaştırmak bana göre değil. Çünkü bu çok ciddi bir iş. 

Partiniz aday kriteri üzerinde bile mi durmadı? Kılıçdaroğlu aday olursa, AKP’den gelen tabanınız oy verir mi? Bunları kendi aranızda konuşuyor musunuz?

Altılı masanın en son toplantısında adaylık niteliklerini açıkladık. Seçime kendi başımıza girersek doğal olarak Cumhurbaşkanı adayı genel başkanı olacaktır diye konuştuk. İş birliği modellerinde bunu konuşmadık. Ben, benim olduğum ortamlarda bunun tartışılmasını arzu etmiyorum. İfade özgürlüğü olabilir ama genel başkanın olduğu ortamda bunlar kurumsal sürecin işletilmesini gerektirir ben o kurumsal süreci işletirim. 

DEVA Partisi genel seçime tek başına girmeyecekse hangi kombinasyonların verimli olacağını düşünüyor? 

Benim lisans derecem mühendislik. Matematik, istatistik, şu bu fena değilimdir ama bu konu matematik, istatistiğin tamamen dışında bir iş. Çünkü iki artı iki dört etmiyor. Partilerin bir arada olması ya da ayrı olması toplam desteği arttırabilir de azaltabilir de. Sabit bir oy yok ki. Böyle bir şekilde değerlendirelim. Oluşturacağınız iş birliği modelitelerine göre alacağınız destek çoğalabilir de azalabilir de. 81 ilde tanınma, destek oranımızı bir ölçelim. Ondan sonra bakarız. Şu ana kadar

attığımız adımların hepsi çok olumlu oldu. Parlamenter sistem arasındaki partiler arasındaki işbirliğini ilk gündeme getiren benim. Kılıçdaroğlu ile yaptığımız ortak basın toplantısında DEVA ve CHP arasında

parlamenter sistem konusunda ikili bazda işbirliği yapmaya karar verdik diye açıkladık. Biz hazırız dedim. CHP’de hazır olduğunda çalışmalarımızı bir araya getireceğiz dedik. Daha sonra Meral Akşener

ile de benzerini yaptık. Sonra altılı masa oluştu. Ve ilk defa parlamenter sistemle ilgili çalışma tamamlandı altı genel başkan fotoğraf verdi. Anayasa değişikliği gerektiren bir çalışmada altı partinin

ön mutabakat sağlaması seçimden sonra işimizi çok kolaylaştıracaktır. İttifak olsun ya da olmasın ortak aday olsun ya da olmasın parlamenter sistem konusundaki mutabakat ittifak ya da ortak adaylıktan bağımsız bir şey.

Toplumun beklentisi ortak aday belirlenmesi yönünde?

Bir başlarken niyetiniz var bir de bitirip anlaştık demeniz var. Biz parlamenter sistem üzerine de anlaşamayabilirdik. Mustafa Bey, işin büyük bir yükünü götürdü ve masada çalıştı. Anlaşma olmayabilirdi. Olmasaydı ne yapacaktık? Anlaşma için oturduk anlaştık. Ortak aday konusunda da ortak bir niyet var ama konuşacağız, edeceğiz. Ortak adayın iyi olacağını da en başından beri en çok savunanlardan biriyim. Hedef o ama hedefe ulaşamayabiliriz. 

Yasa çıkartabilmek için parlamento çoğunluğuna ihtiyacınız var. Anayasa değişikliği gerekiyor. Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için 360 sandalyeye ihtiyacınız var. Teorik olarak bu masanın HDP desteğini alacağını varsaysak bile 360 sandalyeye ihtiyacı var. 360’ı nasıl bulacaksınız, bunun arayışı içinde misiniz? 

Her partinin birlikte veya ayrı seçime girdiğinde oy oranı hiç değişmiyor olsa dediğiniz doğru. Bir partinin oy oranı diyelim yüzde 10. Tek başına seçime girse de yüzde 10, işbirliği içinde seçime girse de yüzde 10 oy oranı gibi bir varsayım yapsanız dediğiniz doğru. Ama siyasetin gerçeği öyle değil ki. Belki o parti tek başına seçime girdiğinde yüzde 10 olacak, iş birliği girdiğinde yüzde 7 ya da yüzde 13 alabilir.

Yüzde 7 barajı geçen bir parti bir tane bile milletvekili çıkaramayabilir…

Matematiksel olarak tüm partilerin oyu sabit varsayımı ile altı partinin tamamının tek bir partinin listesinden seçime girmesi lazım. Maksimizasyon öyle. Teoride 6 parti tek bir partinin listesinden

seçime girecek, böylece maksimum milletvekili sayısı çıkacak. Çıkar mı? Asla. Bir firma düşünün suyu satıyor, yeni bir ürün çıkartacağım diye. Yeni ürün çıkarttığında bunun da payını alıyor toplamda düşüyor. Biraz fazla ticari bir örnek oldu ama. Tek bir partinin listesinden altı parti seçime girsek maksimum milletvekili çıkartabilir miyiz? Mümkün değil. Çoğunluk bile sağlayamayabiliriz. Çok başarısız bir şey ortaya çıkar. Çünkü her partinin ayrı ayrı hitap ettiği bir kitle ve destek var. Bir arada

olmanın da getirdiği kayıplar olabilir. 

DEVA-Gelecek-Saadet kombinasyonu üzerinden, burada çok sıcak davranmadığınız Gelecek ile aranızda mesafe olmasını istediğiniz yönünde yazılar çıkıyor. Bu yazılar neden şu an çıkıyor sizce?

Her bir parti, ayrı ayrı siyasi parti. Neden tek parti değil diye değerlendirmek partilerin varlık sebebine aykırı. Şu ana kadar gelen tek teklif, geçen senenin ortalarında Sayın Davutoğlu’ndan gelen bir teklifti.

Üç parti ortak deklarasyon yaptık. Genel Merkez Başkanlık Kurulu’nda konuştuk, değerlendirdik. Bu Başkanlık Kurulu’nda 21’de 21 bu teklif kabul edilmedi. Bugün için durumun böyle olduğunu bildirdik.

Bir sene sonra tekrar gerekirse konuşuruz dedik. Altılı masayı da konuştuğumuz günlerdi. O masanın içindeki partilerden üç tanesinin ayrı bir deklarasyonu zihinleri karıştırabilir diye düşündük. Beraber

değiliz çünkü ayrı partiyiz.

Sayın Davutoğlu ve Sayın Babacan ikisi de aynı hükümetteydi partileri

neden birlikte değil diye düşünülüyor.

 Ayrı parti de ondan. Kurucu kadromuz, il ve ilçelerde yönetim

kurulu üyelerimiz var. Altılı masa ilerde ittifak olabilir diye masaya oturdu. Hatta çalışma konularından biri olarak, olası ittifakın ilke ve değerleri çalışılıyor. O komisyon orada altı ittifakı konuşurken neden üçlü ittifak yapmıyorsunuz sorusunu doğru da bulmuyorum. Seçim yasası dediğiniz

yüzde 7 değil mi baraj? Yüzde 7 bir şey değil ki. Yüzde 7 için o ittifak da olabilir, bu ittifak da olabilir hiç ittifak da olmayabilir. Yeni seçim yasası ittifak motivasyonunu azaltan bir yasa oldu. Artık oylar ittifak içinde kalmıyor daha çok oy alan partiye gidiyor. İttifakın cazibesini azaltan bir şey oldu. Onun için yeni seçim yasası, bizim duruş ve stratejimizi etkileyen bir şey değil. Bizim derdimiz iki milletvekili oradan, üç milletvekili oradan değil. Bizim çok büyük bir vizyonumuz var oraya doğru yürüyor gidiyoruz. Diğeri, küçük hesaplar oluyor.

İttifak kolunda kendi logonuz mu olacak? Esas birinci tercihiniz bu mudur? Yoksa tamamen ittifakın dışına çıkarıp yüzde 7’yi zorlamak mı tercihiniz olacak?

Bizim için yüzde 7 diye bir sorun yok. CHP ve İYİ Parti şu an ittifaktalar. Sizin yüzde 7 baraj sorununuz mu var neden ittifaktasınız diye sorulmuyor bize de sorulmaması gerektiğini düşünüyoruz. 

Risk almayı sevmeyen bir siyasetçi olarak sizi tanıyoruz. Seçim ittifakı çıkışı çeşitli riskleri barındırıyor. Bu üçlü soruyu bir baskı olarak da algıladığınızı hissettirdiğiniz. Bu üçlü soru artık sorulmasın diye mi?

Çok soruluyor ve sorduruluyor. Organize bunu da görüyoruz. Baskıyı hiç sevmem tam tersini yaparım. İş hayatımda da öğrencilik ve siyasette de öyle oldu. Çok fazla organizasyona gerek yok. Neyse, biz açık açık konuşuruz. Biz altılı masadayız, altılı masanın ilke ve değerlerini çalışan bir grup var. Öteki partilere de ayıp olur diye düşünüyorum. Anganjman var. Altılı masanın bir ittifak senaryosu tutmazsa başka şeye dönülür. Bir ticari ortaklıkta birileri böyle yapsa asla kabul edilmez. Diyelim altı ortak bina yapacaksınız, aradan diğer ortak ‘sen gel, şöyle mi yapsak böyle mi yapsak’ öbürleri ne yaparsanız yapın der. Daha tam siyaseti öğrenememiş olabiliriz 

20 yıl oldu daha. Gelecek seçimler Türkiye açısından hem sistem değişikliğinin anahtarı hem de Türkiye’nin geleceğinin demokrasi mi başka bir yere evrileceğinin anahtarı. Kamuoyu sizden hala güçlü mesajı alamadığını düşünüyor. Neden hala veremediğinizi düşünüyorsunuz? 

Parlamenter sistemi diğer partilerle çalışması gereken bir konu olarak ilk gündeme getiren partiyiz. Altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı olmasını en çok vurgulayan insanlardan biri olmam, bu işi ne kadar Türkiye meselesi olarak önemsediğimizi gösteriyor. DEVA Partisi tamamen kendi partisine odaklandı, kendi çıkarını düşünüyor denilemez. Öyle değil yani. Tam tersi. Bizim münferiten başarılı olmamız Türkiye’nin çıkarınadır. DEVA ne kadar münferiten başarılı olursa yükselirse bu Türkiye’nin menfaatinedir. 

Baskın seçim ihtimali görüyor musunuz?

Yazın ortasında yapmaz. İnsanların seçim sandığına gitmesi zor. Okullar tatil. İnsanlar tarlada, yaylada. Mecburi bir seçim olur ama iradi bir seçim olmaz. AK Partiye de yaramaz. AK Parti seçmeni açısından da ideal bir zaman değildir yaz ayları. Kampanya zor olur. Bugün güneşin altında Gaziantep’te yandık. Genel Başkanların sağlık durumu önemlidir.

45 gün içinde altılı masa seçime hazır hale gelir mi? 

Erken seçim olursa Kasım’da olur diye bir varsayımımız var. 2018 seçimini unutmayalım Haziran’da yaptılar. O zaman 62 günde seçimi yaptılar. Tayyip Bey’in seçim olacak demesi, TBMM’nin onaylaması

62 günde bitti. Acele bir ortay aday çalışması oldu ama BAŞARILI olamadı, çok sıkıştı. İttifak kuruldu ama bir sayfalık metinde ancak uzlaşıldı. Cumhurbaşkanı adaylarının imzası yoktu. Cumhurbaşkanı adayları o yüzden çıkıp farklı farklı konuştular. Altılı masanın varlığı, sürekli işbirliği ve diyalog seçimi olası bir baskın seçimde hızlı mobilize edebileceğini gösteriyor bize. İlk defa altı genel başkan toplansaydı

uzlaşma zor olabilirdi. Biz her toplantıda birbirimizi daha iyi anlıyoruz, diyalogumuz gelişiyor. Arkadaşlarımız birbirini daha iyi tanıyor. Altılı masa çalışması yokken genel başkan yardımcılarımız çok

bilmezdi birbirini. Şimdi bakıyorum genel başkan yardımcıları arasında sosyal ilişkiler gelişiyor. Daha çok oturuyorlar, çay içiyorlar. Sosyal ilişkileri bu genel başkan yardımcıları arasında bayağı yoğunlaştırdı. İnsanlar birbirini daha iyi tanımaya başladı. Sıcak zemin, hızlı bir işbirliği mekanizması olarak daha rahat işletilebilir. Hiç olmamasından iyidir. Aceleyi de anlıyorum ama biz gerçekten gayret ediyoruz.

6’lı mutabakat içinde ortak hareket etme konusunda refleks oluştu dediniz. Ekonomi konusunda  da böyle bir ihtiyaç görüyor musunuz? Böyle bir mutabakat gerekliliği görüyor musunuz?

İster ekonomi olsun, ister dış politika,  eğitim,  göç gibi böyle önemli konular olsun, biz bu konuların hepsinin 6 siyasi parti tarafından ortak çalışılması gereken konular olduğunu hep söylüyoruz. İlk 12 Şubat toplantımızda da söyledim, Mart sonunda benim ev sahipliği yaptığım toplantıda söyledim, Nisan ayında Demokrat Parti’nin ev sahipliğinde yapılan toplantıda da söyledim. Birçok alanda ortak çalışma gerekir ilkeler ve hedefler arasından bir söylem birliği gerekir diye de hep söyledim. Bu bizim parti olarak da görüşümüz. Ve bütün eylem planlarımızda, şimdiye kadar açıkladığımız her şeyi 6’lı masaya koymaya da hazır olduğumu söyledim. Diğer partiler de çalışmalarını koyarlar, o çalışmalar ortaklaştırılmaya çalışılır. Ortak payda bulunduğu anda da o ortak payda da ortak söylem olur. Mesela ekonomi diye sorduğunuz için söylüyorum; Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda farklı düşünen parti var mı, yok. O zaman bunu çıkıp açıklayalım, Merkez Bankası bağımsız olmalı diyelim mesela. En az 10 tane, 20 tane en az biz başlık buluruz. Bu 10 tane, 20 tane ana başlığı söylediğiniz zaman da işin yüzde 80-90’ını bir çerçeve içerisine koymuş olursunuz. Kaldı ki son dönemlerde bizim artan bir tempoyla, zaten partimiz kuruldu kurulalı hep devam ediyor ama uluslararası yatırımcılarla çok yoğun bir görüşme trafiği var bizim. Daha son 1 ay içinde toplantı bir toplantı yaptık, 100’den fazla fon yöneticisi katıldı. Dünyanın en büyük fonları bunlar. Yani 100 taneyi toplayın, korkunç bir rakam ediyor yönettikleri para açısından. Dünyanın en büyük bankası, dünyanın en büyük fonu münferiden geldi gitti son 1 ay içerisinde. Dünyanın en büyük bankanın risk yönetiminin başındaki kişi çıktı geldi, neler neler soruyorlar, her şeyi didik didik ediyorlar. Ağırlıklı olarak soruları artık mesela geçen seneyle bu senenin farkı, yeni yönetimin ekonomi politikasını soruyorlar artık. Mevcut yönetim artık bitiyor, bunu görüyorlar. Dolayısıyla bütün yatırım planlamalarını, Türkiye’de yapılacak iş planlamalarını artık yeni kurulacak hükümetle ilgili sorular sorup, öyle belirlemeye çalışıyorlar. Ben bunu 2001’de yaşamıştım, 2002 seçimlerinde hatta. Yani o dönem üçlü koalisyon kriz derken, bizim yaptığımız temaslarda o zaman  AK Parti belli ki iktidara yürüyordu. Ve bizim ekonomi politikamızı herkes çok soruyordu o zaman. Hatırlarsanız, ben o zaman ben İstanbul’da, Boston’da, Newyork’ta Londra’da roadshowlar yaptım, finans evleriyle buluştum. Dedim ki bizim partimizin resmi politikası budur, eğer seçilirsek yapacaklarımız budur. Ve onlar çok etkili oldu. Dolayısıyla bir seçildiğimiz ve işe başladığımız zamanda da böyle sıfırdan başlamadık, bayağı belli bir irtifadan hemen uygulamaya başladık  hazırlıklarımızı. Şu anda aynı ortamı ben aynı ortamı seziyorum. Yani gelip gidenlerden, aynı o 2002 seçimlerine doğru giderkenki ortamı bu yatırımcılardan aynen seziyorum. Hatta ben yetişemediğim zaman bizim İbrahim Çanakçı görüşüyor. Geçen en son pazartesi, o da en büyük ikinci fonu dünyanın. Bizim tam başkanlık kurulu toplantısında, ben başkanlık yapıyorum, bari sen konuş dedim ve konuştular. Dolayısıyla artık uluslararası yatırımcılar projektörleri bir sonraki hükümetin ekonomi politikasına çevirmiş durumda. O noktada biz eğer seçimden sonra nasıl bir ekonomi politikası uygulanacağı konusunda yeterli güveni oluşturamazsaK, o zaman yazık olur. 

Böyle bir şey gerekiyor diyorsunuz yani?

Bence şart ve yapmamız gerekiyor. Başka türlü güven oluşturmakta güçlük çekeriz. Ortak cumhurbaşkanı adayı da çok güçlük çeker.  Herşeyi soracaklar, ne diyecek? Mesela özelleştirmeyi soracaklar değil mi ne yapacaksınız diye? Yap İşlet Devret’leri soracaklar, ne yapacaksınız diye. Şimdi ortak aday ne desin? Mesela şu anda bir ortak adayımız olsa, herkes yığılacak soracak, ne desin, diyeceği hiçbir şey yok yani. Ya bilmiyorum, sormam lazım diyecek. E ben bilmiyorum, sormam lazım, diyen bir  cumhurbaşkanı adayı ile nasıl seçime gideceksiniz yani? Ben bilmem partiler bilir gibi yani… Olmaz yani. Bizim oraya kararlı, güçlü, ortak çalışılmış, her şeyi ile donanmış, brifinglerini almış, 6 partiyle düşüncesi örtüşmüş bir adayla yürüyüp devam etmemiz lazım seçime. Eğer ortak aday olacaksa, olmayacaksa zaten o zaman başka bir şey.

Kılıçdaroğlu’nun Sadat Ziyareti oldu, sizin bakışınız nedir, SADAT için? Seçimsizlik ortamı olacak yorumlarına bakışınız nedir? Sadatla birlikte seçim güvenliğine ilişkin sizde bir bilgi var mı?

SADAT açıkçası benim iyi bildiğim bir kurum değil. Yani kuruluşu zaten 2012 diye biliyorum. Benim zaten kopuş sürecim… Artık bir an önce başımıza bir iş gelmeden üçünü  dönemi tamamlayıp gidelim dediğimiz dönemler. Bir de güvenlik konusu olduğu için, MGK’da gündeme gelmiş bir şey değil. Ben MGK toplantılarına 8 sene katıldım Dışişleri, Başbakan yardımcılığı dönemlerimde. Oralarda gündeme gelmiş bir şey değil. Ama kurum anladığım kadarıyla yaptığı iş niteliğinde de zaten epey bir mahrem konuları çalışıyorlar. Türkiye içinde de olsa, dışında da olsa, mesele güvenlik olunca, kamuoyu gözü önünde yürümüyor. Böyle olunca da ister istemez soru işaretleri, şüpheler olabiliyor. Bizim elimizde böyle somut bir belge, rapor öyle bir şey yok SADAT’la ilgili. Ama belki de diğer partilerin elinde vardır, bilemiyorum yani. Eğer o somut bilgi belgeye dayanarak iddialarda bulunuyorlarsa, onlara da saygı duymak lazım.  

İddialar çok vahim, kendi sitelerindeki taslaklar bile oldukça vahim…

Devlet gerçekten hukuk devleti olsa, gerçekten Türkiye içinde de dışında da uluslararası hukuku ve bizim iç hukukumuzu önemseyen bir devlet olsa, bunlardan korkmamak lazım. Bu ve benzer kuruluşlar, başka ülkelerde de var. Ama biliyoruz ki şu anda bir hukuk devleti değil Türkiye Cumhuriyeti. Yani anayasanın, yasaların hiç de önemsenmediği bir yönetim tarzı var. Böyle bir kurum, bir de hukuk tanımayan bir yönetim. Bunları yan yana koyduğunuzda ister istemez insanlar ürküyor olabilir. Ama böyle kati bir belge, delil olmadan da suçlamak… Bilemiyorum. Ama eminim ki sayın Kılıçdaroğlu bu iddialarda bulunduğuna göre herhalde bizde olmayan bilgi belge elinde olmuş olabilir.

Seçim güvenliğine gelecek olursak. Seçim güvenliği meselesi zaten 6’lı masanın ortak konusu. Ama bu şu anlamda değil: 6’lı masanın silahlı ekiplerle, kolluk kuvvetleriyle sandıklara sahip çıkması falan değil. Biz tamamen meşru, hukuk çerçevesinde demokratik görevlendirildiğimiz, ortak belirlediğimiz müşahit, avukat kadrolarıyla ki 200 bin sandık, 50 bin okul var oy kullanılan. 50 bin civarında avukat gerekecek mesela. 200 bin sandık en az 5’er kişiden 1 milyon görevli gerekecek. Bir parti bunu tek başına yapamıyor ama 6 parti bir araya geldiğimiz zaman daha kolaylaşıyor. En azından bölge farklılıklarını kapatarak, farklı bir kompozisyon oluşturabiliyoruz. Ben onu önemsiyorum. 

Peki seçimden tamamen kaçılır mı, seçim olmaz mı? Gibi sorular açıkçası Türkiye’ye yakışmaz. Onlar üzerinden iddialar, onlar üzerinden senaryolar, hazırlıklar… Doğru bulmam. Seçim zamanı gelince yapılır. Her ne kadar kadar demokrasimiz hasta olsa  da, ölmedi, nefes alıyor. Bana bunu bazen diplomatlar uluslararası çevrelerden bizimle görüşmek isteyenler de soruyor, ‘böyle bir risk görüyor musunuz?’ diye. Ben yok, diyorum. Demokrasimiz evet hasta, ama ölmedi, nefes alıp veriyor ’ diyorum. Seçim günü gelince, o seçim olur, hiç endişeniz olmasın’ diyorum. 

İmamoğlu’nun Karadeniz konusunda 6’lı masa bir yorum yapmadı, sizin değerlendirmeniz nedir?

Sayın İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi, herhalde CHP’nin kendi iç değerlendirmesi olması gereken bir konudur. Yani bizim ilgi ve yorum alanımızın dışında bir konu. 

Kılıçdaroığlu 5’li çete ifadesini kullanıyor, Siz bunu kabul ediyor musunuz? Sizin formel, informel ilişkiniz var mı?

Bu 5 firmayla herhangi bir şeyimiz yok. Yani ben 5 firmanın da sahibiyle yüzyüze görüşmem herhalde yıllardır olmamıştır. Ama eskiden bunlar hep hukukumuzun olduğu insanlar. Ben 11 yıl ekonominin başında olup da, çünkü belli başlı firmaların sahipleri ile görüşmeme diye bir şey olmuyor. Tabii ki bakanlık döneminde hep görüştük, ettik. Ama DEVA Partisi kuruldu kurulalı yüz yüze bir şey olmadı. Ama bazen bayram tebrikleşmeleri falan oluyor yani. Ama böyle oturup böyle konuşmuşluk, yüzyüze temasımız olmadı. 

“Beşli çete” terimini doğru buluyor musunuz? 

Daha çok taahhüt işi alan firmalara baktığımızda bu 5 firmanın adı ön planda ama sadece 5 firma değil ki. Daha bir sürü firma var yani. Rakipsiz gibi çalışan sadece 5 değil, biraz daha fazla sayı. Onlar biraz sembolleşti 5 diye diye. Ama altıncısı yedincisi sekizincisi dokuzuncusu var yani. Bunlara şöyle bakmak lazım. Kamu İhale Yasası’nın istisna hükümleri var bu acele işler kapsamında, davet usulü veriliyor ve adı ihale tabii. Çünkü düşük teklif verenleri belki hiç davet bile etmiyorlar ve muhtemelen ne teklif bildikleri iki üç firmayı çağırıyorlar. Her ihalede de az sayıda firma çağrıldığında paylaştırılabiliyor. Dünyada klasiktir, bu. Yani anlaşarak ihale işi. Bunların hepsi muhtemelen, tüm dünyada da yaygın maalesef. Nerelerde yaygın, geri kalmış ülkelerde sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyi düşük ülkelerde yaygın. Ama biz Türkiye’yi o ligde görmüyoruz. Biz Türkiye’yi farklı bir lige çıkarmak istiyoruz.  Biz Türkiye’yi, şeffaflığın, hukukun olduğu fırsat eşitliğinin olduğu  ve AB’nin kamu ihale mevzuatı neyse, aynısının Türkiye’de uygulanması gerektiğini söylüyoruz. 33 fasıl var ya müzakerelerde. Onlardan bir tanesi sadece kamu alımları. Yani şu anda 28 ülke, İngiltere ayrıldı ama mevzuatını değiştirmedi, aynı mevzuatla kamu  ihale yapıyor. Niye biz onu alıp, uygulamıyoruz ki? Onu alıp uygulamıyorsak, başka bir niyet görüyorum ben. Yani 28 ülke o kadar kamu parası  harcıyor, iş yapıyor da biz mi yapamıyoruz aynı mevzuatla. 

-Cumhur ittifakının adayı kim olacak? 

Cumhur ittifakının adayını sayın Bahçeli açıkladı ama sayın Erdoğan açıklamadı. Benim kendinden duyduğum ifade, sadece aday belli, dedi. Ama ‘ben adayım’ demedi henüz.  Dolayısıyla bir şey diyemiyorum.

Dış politika kalemlerinden hangisini 180 derece değiştirek istersiniz?

Değişmemesi gereken çok az şey var herhalde. Ne değişmemeli. Bizim mesela Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumak çok önemli, metodu değişmeli mesela gibi..

- Son günlerde Kılıçdaroğlu’nun mezhebi aidiyetine ilişkin tartışma var, Cumhurbaşkanı adayı alevi olursa  Erdoğan karşısında seçilemez deniyor, sizin görüşünüz nedir?

Bu dönemde herhangi bir vatandaşımızın cumhurbaşkanı adayı olup olmamasıyla alakalı, etnik, mezhebi, dini inançla ilgili konuları gündeme getirmekten ben hicap duyarım açıkçası, kendim adıma. Bugünün Türkiye’sinde eşit vatandaşlık burada esassa, bunların tartışma konusu yapılmaması lazım. Doğru olmaz. 

Muhafazakar tabanda bununla ilgili hassasiyet oluştuğu söyleniyor  

Biliyorsunuz siyasetçiler tabii ki tabanları önemser. Ama ideal hedefleri olmalı siyasetçilerin ve bu ideal hedefleri konusunda politika, söylem üretmeleri gerekir. Aksi popülizm olur. Bugün bir siyasetçi çıkıp da, vay onun kökeni şudur mezhebi şudur falan derse, bu ucuz siyaset olur. Türkiye’nin artık bu basamağı geçmiş olması lazım.

http://ankaramasasi.com/haber/1520987/gaziantep-mitingi-sonrasi-ali-babacandan-carpici-aciklamalar
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.