Haşhaşilere bazen Nizari İsmailiyye İmamet'i de olarak bilinen örgüt, 11. ve 13. yüzyıllar arasında Batınilik mezhebine bağlı olarak faaliyet göstermiştir. Haşhaşilerin kökenleri, Fatımiler döneminde Mısır'da başlar. Fatımiler, İsmailiyye mezhebine mensuptu ve bu mezhebin İmamı olduğunu iddia ediyorlardı. Ancak zamanla, İsmailiyye mezhebi içindeki bir ayrılık sonucunda Nizar İsmaili kolunun lideri olan Hasan Sabbah liderliğinde bir grup, Alamut Kalesi'nde (günümüz İran'ında) bağımsız bir devletçik kurdu. Bu devletçik, Haşhaşilerin merkezi haline geldi.
Haşhaşilerin tarihteki en tanınmış özelliği, politik rakiplerini ve düşmanlarını suikastlar ve gizli operasyonlar yoluyla etkisiz hale getirmeleridir. Bu suikastlar genellikle geceleri düşmanlarının evlerinde gerçekleştirilir ve hedeflerine ulaşmak için Haşhaşilere bağlı fedaileri kullanırlardı. Bu fedailer, hedeflerini öldürdükten sonra genellikle kendilerini de öldürürlerdi.
Haşhaşilerin taktiklerinden biri, fedailerin öldürülmek üzere gönderilmeden önce haşhaş (esrar) içerek transa geçmeleriydi. Trans halindeyken ölümüne görevlerini yerine getiren fedailere "fedai" adı veriliyordu. Bu taktik, Haşhaşilerin düşmanlarında korku ve dehşet uyandırmak için kullanılan bir psikolojik savaş yöntemiydi.
Haşhaşiler, güçlü Selçuklu İmparatorluğu ve Haçlı Seferleri döneminde önemli bir rol oynadı. Düşmanları arasında Selçuklu hükümdarları, Abbasi halifeleri ve Haçlı sefercileri bulunmaktaydı. Haşhaşiler, korkutucu taktikleri ve suikastlerle düşmanları üzerinde büyük bir etki yaratmıştır.
Ancak Haşhaşilerin gücü ve etkisi zamanla azalmıştır. Moğolların İran'ı istilası ve diğer politik değişiklikler, Haşhaşilerin etkinliklerini sınırlamış ve sonunda bu örgüt ortadan kalkmıştır. Alamut Kalesi, 1256 yılında Moğollar tarafından ele geçirilerek Haşhaşilerin sonu olmuştur.