Türk müziğinin önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Itrî, bestekâr, şair ve hattat olarak çok yönlü bir sanatçıydı. Yaklaşık 400 eser bestelediği bilinmesine rağmen, günümüze sadece yirmi kadarı ulaşabilmiştir. Ancak bu eserler, Klasik Türk Müziği'nin en büyük bestekârlarından biri olarak kabul edilmesini sağlamıştır. 100 Türk liramızın da üzerine Itri resmedilmiştir.
Itrî'nin hayatıyla ilgili kesin bilgilere sahip olunmasa da, 1630-1640 yılları civarında İstanbul'un Mevlanakapı semtinde doğduğu tahmin edilmektedir. Gerçek adı Mustafa olan Itrî, babasının koku ticareti yapmasından dolayı "Buhûrîzâde" lakabını almıştır. "Itrî" mahlasını ise çiçekçilik ve meyvecilikle uğraşmasından dolayı kullanmıştır. Sanatını Kasımpaşalı Koca Osman Efendi ve Küçük İmam Mehmed Efendi gibi dönemin önde gelen sanatçılarından öğrenmiştir. Ayrıca Hafız Post'un talebesi olduğu da düşünülmektedir. Itrî'nin, Segâh makamında bestelediği Mevlevî âyîn-i şerîfi nedeniyle Mevlevî olduğu düşünülmektedir.
Itrî, hayatı boyunca birçok padişah ve devlet adamının himayesine girmiş ve özellikle IV. Mehmet ve I. Selim Giray gibi önemli kişilere yakınlığıyla tanınmıştır. Bu nedenle bir dönem, imparatorlukta "Esirciler Kethüdalığı" görevini üstlenmiş ve sarayda müzik dersleri vermiştir.
Itrî'nin en ünlü eserlerinden biri olan "Neva Kâr," Klasik Türk Müziği repertuarının en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir. Bu eserdeki makamsal geçişler ve zengin melodiler, onu özel kılar. Şarkının sözleri ünlü İranlı şair Hafız-ı Şîrâzî'ye aittir. Ayrıca Pençgâh makamında iki murabba bestesi, Isfahan, Râhatülervâh, Hisar, Bestenigâr, Dügâh, Bûselik ve Nikriz makamlarında murabba besteleri ve çeşitli makamlarda semâîleri bulunmaktadır. Ancak küçük formdaki eserleri günümüze ulaşmamıştır.
Itrî'nin kabri Mevlanakapı surlarının dışında bulunmaktadır, ancak günümüzde tamamen kayıptır. Bazı yanlışlıkla ona atfedilen mezar ise Buhurcu Şeyh Yakub Efendi'ye aittir ve Itrî ile ilgisi yoktur.
Itrî Türk müziğinin büyük bir ustasıdır. O, besteleriyle, şiirleriyle ve hattatlık yeteneğiyle Türk sanat dünyasına önemli katkılarda bulunmuştur. Eserleri günümüzde hala icra edilmekte ve onun mirası Türk müziğinin ayrılmaz bir parçası olarak yaşamaya devam etmektedir.