Muharrem Ertaş Kimdir?

1913 yılında Yağmurlu Büyükoba Köyünde doğdu. Annesi Ayşe Hanım, babası zurnacı Kara Ahmet. İşte bu fakir fukara ailenin beş çocuğundan biridir Muharrem Ertaş.

CS
Canan Salman Editör
YAYINLAMA
03 Aralık 2023 10:12
GÜNCELLEME
03 Aralık 2023 12:08
Muharrem Ertaş Kimdir?
CS
Canan Salman Editör

1913 yılında Yağmurlu Büyükoba Köyünde doğdu. Annesi Ayşe Hanım, babası zurnacı Kara Ahmet. İşte bu fakir fukara ailenin beş çocuğundan biridir Muharrem Ertaş.

Dedeleri deveci kabilesine mensuptu ve Horasan’dan kalkıp Kırşehir’in Yağmurlu Büyükoba köyüne yerleşir… Daha sonra köyün tamamı 1940’lı yılların başlarında Kırşehir merkezindeki Bağbaşı mahallesine göç ederek yerleşir.

Muharrem Usta, çalıp söyleme geleneğiyle geçimini sağlayan bir ailenin çocuğudur. Her yerel sanatçının olduğu gibi onun da bir ustası vardır, el aldığı bir hocası vardır elbet. Henüz yedi sekiz yaşlarındayken dayısı Bulduk Usta’dan dersler almaya başlar. Ama onun asıl ustası daha sonra rahle-i tedrisinden geçtiği Yusuf Usta’dır. Yusuf Usta yörenin ezgilerinin yanı sıra Toklumenli Aşık Sait’in de eserlerini, şiirlerini ustaca çalıp söyleyen ve bunları da Muharrem Ertaş’a öğreten biridir.

Muharrem Ertaş tam yedi yıl işte bu ustası ile beraber yörenin düğünlerinde, derneklerinde, milli ve dini bayramlarında, eğlencelerde saz çalıp türkü söyler. Tabiri caiz ise ustasının yanında iyice pişer. Ve artık tek başına çalıp söyleyeceği kıvama gelmiştir; ustasından ayrılır.

Yörede artık çok iyi tanınmaktadır.

Küçük yaşlardan itibaren eline aldığı sazı ile köy köy dolaşır; bazen sünnetçilerle, "düğün çalmaya" gider; bazen köy odasındaki muhabbetlere katılır sazıyla ve sesiyle... Yörede artık çok iyi tanınmaktadır.

Yaşı ilerledikçe bozlak çalıp söylemede ustalaşır, Orta Anadolu’nun yöresel melodilerini ve repertuarını ezberler, özellikle çalıp söylediği halaylar onun dilinde can bulur. Karacaoğlan, Şeyh Galip, Pir Sultan Abdal ve Dadaloğlu gibi halk şiirimizin değerli aşıklarının deyişlerini havalandırır.

Ömrü sekiz çocuğun karnını doyurma uğruna, son derece kötü ve zor şartlarda çalıp çığırmak, çalışıp çırpınmakla geçer.

Muharrem Ertaş, önceleri Hatice Hanım’la evlenir. Bu evlilik, karısının kısa bir süre ölmesiyle biter. Sonra ikinci karısı olan Döne ile evlenir. Döne’den dört çocuğu olur; Necati, Neşet, Ayşe ve Nadiye… Ne yazık ki şanssızlık peşini bırakmaz Muharrem Usta’nın, karısı Döne de vefat eder. Ve bir gün düğün çalmaya gittiğinde Yozgat’ın Kırıksoku köyünde bir kadın görür: Arzu Hanım… Onunla evlenir… Bu evlilikten de; Ekrem, Ali, Muhterem ve Cemal adlarında dört çocuğu olur. Ve ömrü sekiz çocuğun karnını doyurma uğruna, son derece kötü ve zor şartlarda çalıp çığırmak, çalışıp çırpınmakla geçer.

Muharrem Ustanın müthiş ve son derece özgün bir avazı vardır. Açık havada bile davul-zurna ile yarış edecek kadar gür ve yüksektir. Öte yandan sazından çıkan nağmeler oldukça temiz, pırıl pırıl ve sesinin tınısı da coşkun akan bir çağlayan gibidir.

Muharrem Usta’nın türkü repertuarı son derece özeldir… Onun havalandırdığı eserlerin büyük bir bölümü yörenin diğer sanatçıları tarafından pek bilinmez; icrası da oldukça riskli ve zordur. Öte yandan bilseler, okusalar bile onun kadar etkili, onun kadar güzel ve onun kadar duygulu okuyamazlar. Bunu kendileri de çoğu zaman itiraf etmişlerdir… Muharrem Usta’nın seslendirdiği bozlaklar olsun, türküler olsun, halaylar olsun her biri türünün en güçlü ve orijinal örnekleridir.

Muharrem Ertaş, çok güçlü bir yerel sanatçı olmasına rağmen çok fazla ön planda olamamış, şan şöhret gibi sevdaların peşinden koşmamış, çok para kazanayım endişesinde bulunmamış, mütevazı ve kendine yeten bir hayatı tercih etmiştir. Onun türkü çalıp söylemesi günlük yaşamının ta kendisidir, doğal olandır.

Muharrem Ertaş adına “Abdal” denilen büyük ve köklü bir geleneğin yüzyılımızda bilinen en güçlü temsilcisidir.

Muharrem Ertaş adına “Abdal” denilen büyük ve köklü bir geleneğin yüzyılımızda bilinen en güçlü temsilcisidir. Bozlak okumaktaki üslup, yorum ve çalıp söyleme tekniğinin ne kadarı kendinden önceki ustalarından mirastır bu bilinmemekle beraber, sadece bozlak söylemek üzere yaratılmış bir ses olduğunu söylemek mümkün.

Çünkü ses genişliği, ses rengi ve tınısının yanı sıra, gırtlak nağmeleri, ses çarpmaları, kendine has ses kullanma teknikleri ve bütün bunların yanında iyi bir bozlak icracısı için olmazsa olmaz şartlardan biri olan yiğitçe edası ile Muharrem Usta, elbette ki gelmiş geçmiş en büyük bozlak okuyucusudur.

Ömrünün neredeyse tümünü çalıp çağırarak geçiren Muharrem Usta’nın bütün bir hayatı iki kelimeyle özetlenir: "Çaldı ve söyledi…" Bu süreçte hiç kuşku yok ki dev bir sanatçının yetişmesine vesile oldu; geleneksel müziğin “babadan oğula, ustadan çırağa” yönteminin ne denli önemli ve köklü bir yöntem olduğunu, yetiştirdiği oğlu Neşet Ertaş’la ispatladı.

Geleneksel halk müziği repertuarlarımıza çok sayıda türkü kazandırdı; Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri, Ela Gözlerini Sevdiğim Dilber, Gönül Ne Gezersin seyran yerinde, Ağ Ellerin Sala Sala Gelen Yar, Yağmur Yağdı Yine Bulandı Hava, Giderim Giderim, Kova Kova İndirdiler Yazıya, Ağ Odana Kara Taban Yatırdım, Bana Gül Diyorlar nasıl güleyim, Güzel İzmir duman gitmez başında, Karşıdan karşıya elmalı dağlar, Neden garip garip ötersin bülbül, Şu Yalan Dünyadan Usandım, Gökyüzünde bölük bölük turnalar, Biter Kırşehir'in Gülleri biter, Başımda Altın Tacım, Yeni Geldim Dinek Dağı gurbetten, Deniz Dalgasız Olmaz, Kırat Bozlağı,  Aşağıdan kalktı bir akça geyik, Bad-ı saba bir mevlayı seversen, Bu yıl bu dağların karı erimez, Gine telli turnam yarelenmişsin, Günahım çoktur gözüm dolar yaşınan, Kısmet Kalktı bu ellerde durulmaz, Şu Dağlar Ulu Dağlar, Tor Şahin misali, Ya Rab Kime Yalvarayım, Karanfil Suyu Neyler, Evlerinin Önü Marul, Dane dane benleri var yüzünde, Sebep mezerinde yosunlar bitsin… sayabildiklerimiz.

Babam bilge bir adamdı, yiğitçe söylerdi, cesurdu

Neşet Ertaş babası Muharrem Usta için bakın neler söylüyor: “Babam benim beş yaşımdan beri geceli gündüzlü sanat arkadaşımdı. Babamın bütün duygularını kendimde hissediyorum. Çaldığım havaların etkileri, duyguları yüzde doksan babama aittir. Ben sanatımı büyük ölçüde babama borçluyum. Ben ünlü sanatçı olduğumda bile onun yanında elime saz alamazdım, hele hele bozlak hiç okuyamazdım. Babam bilge bir adamdı, yiğitçe söylerdi, cesurdu… Sohbete divanla başlardı, öğüt veren eserler okurdu; ben onlara cesaret edemiyorum…”

Muharrem Ertaş, sanatıyla sadece oğlu Neşet Ertaş’ı etkilemedi kuşkusuz. Onun saz ve söz deryasından Keskinli Hacı Taşan ve Kırşehirli Çekiç Ali de zaman içinde nasiplendiler. Bir büyük ırmağın adeta kolları olan bu sanatçılar Muharrem Ertaş kaynağından beslenerek halka mal oldular.

Muharrem Usta,3 Aralık 1984 günü yaşama veda ettiğinde bizlere türkülerini ve o hoş avazını bıraktı.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.