Büyü, genellikle doğaüstü güçlerle iletişim kurmak veya etkilemek amacıyla yapılan ritüel ve törenlerin bütünü olarak tanımlanabilir.
Çeşitli kültürler ve inanç sistemlerinde farklı biçimlerde ve amaçlarla yer alır. Büyü, bazı inançlarda doğaüstü varlıkları çağırma, geleceği öngörme, şansı etkileme veya insanların davranışlarını kontrol etme gibi amaçlar için kullanılır.
Büyü yapan bir kişinin kim olduğunu anlamak, somut bir bilim veya kesin yöntemlerle mümkün değildir. Büyü, çoğu modern bilim ve hukuk sistemi tarafından tanınmayan, ölçülemeyen ve doğrulanamayan bir kavramdır. Bu nedenle, birinin büyü yaptığını iddia etmek veya bu tür bir iddiayı doğrulamak, bilimsel bir temele dayanmamaktadır.
Genellikle, büyü yapmakla suçlananlar hakkındaki iddialar, yanılgılara, yanlış anlamalara veya bazı durumlarda kötü niyetli iftiralara dayanabilir.
Büyü ile ilgili inançlar ve uygulamalar, sosyal, kültürel ve bireysel inanç sistemlerine bağlı olarak büyük ölçüde değişiklik gösterir. Örneğin, bazı geleneklerde iyileştirici büyüler ve koruma ritüelleri olumlu olarak kabul edilirken, diğerlerinde kötü amaçlı büyüler ve lanetler kınanabilir.
Büyü yapan bir kişiyi tanımlamak veya tespit etmek, somut bilimsel yöntemlerle mümkün değildir ve büyük ölçüde kişisel inançlara ve kültürel arka plana bağlıdır. Bu nedenle, büyü ve büyü yapmakla ilgili iddialar konusunda dikkatli ve eleştirel olmak önemlidir.
İslâm öncesi Cahiliye devrinde büyü ve sihir uygulamaları, kehanet, fal, yıldız falı, çeşitli sembollerle yapılan büyüler, düğüm büyüsü ve nefes yoluyla yapılan büyüler gibi çeşitli şekillerde yaygındı. Bu uygulamalar genellikle putperestlikle bağlantılı olarak gerçekleştiriliyordu ve Araplar büyücülerden hem korkar hem de onlara büyük saygı gösterirlerdi.
İslâm, büyü ve sihri büyük günahlar arasında sayarak kesin bir şekilde yasaklamıştır. Kur'an ve Hadislerde bu konuya ilişkin ifadeler bulunmakta ve sihirle ilişkilendirilen kelimeler kullanılarak bu uygulamaların yasaklandığı açıkça belirtilmektedir. İlginç bir şekilde, İslâm'a ve Hz. Muhammed'e karşı çıkan bazı müşrikler, onların başarılarını sihirle açıklamaya çalışmış ve peygambere 'sâhir' demişlerdir (bkz. Sâd 38/4; ez-Zâriyât 51/52).
Büyü, menfaat temelli bir uygulama olarak görülür ve bu uygulama Allah, peygamber veya dini değerleri tanımaz, hatta bazen bunları istismar eder.
İslâm'da, her şeyi bildiği ve başarısız olamayacağına inanılan büyücülerin varlığına inanmak, dini prensiplerle çelişir. Bu nedenle bazı Müslüman alimler, büyüyü gerçek dışı ve aldatıcı bir uygulama olarak görmüş ve tamamen reddetmişlerdir.