Atatürk'ü Koruma Kanunu'nun, meclisteki tartışmaları oldukça çekişmeli geçmiş ve çeşitli görüşler ortaya konulmuştur. Özellikle dönemin Diyarbakır Milletvekili Yusuf Azizoğlu'nun, "Kimse kimseye kanun zoruyla sevdirilemez" şeklindeki ifadeleri, kanunun tartışma konusu olan yönlerini öne çıkardı. Kanun, Atatürk'ün tarihi kişiliğinin korunmasını amaçlarken, ifade özgürlüğüyle çeliştiği yönünde eleştirilere de maruz kaldı.
Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik hakaret içeren ifadelerin kullanılması ya da Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abidelerin tahrip edilmesi gibi eylemler suç kapsamına alındı.
Bu suçları işleyenler, ağır hapis cezaları ile yargılanabilir hale geldi. Kanun, zaman içinde Atatürk'ün şahsiyetine yönelik tartışmaların da bir parçası haline geldi, bazı kamuoyu figürlerinin Atatürk hakkındaki eleştirileri nedeniyle yargılanmalarına yol açtı.
Kanunun ifade özgürlüğü üzerindeki etkileri, zamanla uluslararası platformlarda da tartışıldı. Örneğin 2010 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, kanunun Avrupa Birliği'nin temel ifade özgürlüğü standartlarına ters düştüğünü iddia etti. Bu tartışmalar, özellikle internet ortamında yayınlanan içeriklerin denetlenmesi ve bazı platformlara erişim engellemeleri ile daha da alevlendi.
Günümüzde de hala yürürlükte olan bu kanun, Türkiye'nin siyasi ve sosyal hayatında önemli bir konu olmaya devam ediyor. Kanunun tarihsel gelişimi ve toplum üzerindeki etkileri, ülkenin modern tarihine dair kritik bir perspektif sunuyor.
