Anadolu’nun manevi mimarları: Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri

Müslümanların her yıl heyecanla beklediği Ramazan Ayı’nın yaklaşmasıyla birlikte, İslam alimlerinin hayatlarını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin on ikinci bölümünde Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri 'nin hayatı var.
Ankara Masası
|
24 Mart 2021, Çarşamba - 11:17
Anadolu’nun manevi mimarları: Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin on ikinci bölümü sizlerle...

AHMED ZİYÂÜDDÎN-İ GÜMÜŞHÂNEVÎ HAZRETLERİ

Ol Habîbin rü’yetinden zâhir oldu mânevî

Akıl isen sıdk ile ol yâr olan a’lâyı sev

                                        Vâhib-i Ümmî

Âlemlerin sevgilisi Habîbullah’ın (s.a.v) aşk-ı ateşiyle yanıp yakılmış, ömrünü sadâkatle Hakk’a (c.c) adamış bir gönül sultânıdır Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri (k.s)...

O, Osmanlı Devleti’nin en sancılı dönemi olan 19. asırda İstanbul’da yaşamış, hâdise ve meseleleri tahlil etmedeki kâbiliyeti, çözüme kavuşturmadaki uzlaşmacı tavrıyla toplumun her kesiminde hürmet ve rağbet görmüş bir velîdir. İlâhî Kelâm ve sünnete uyma husûsundaki hassâsiyetiyle nam salmış Gümüşhânevî Hazretlerinin dergâhı otoriteler tarafından Dârülhadis olarak anılmıştır. Hadis ilmine büyük önem vererek, yaşadığı devirde yüzlerce hadisçi yetiştiren Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, dünyânın çeşitli bölgelerine gönderdiği müridleriyle Kur’an ve sünnet yolunda büyük hizmetlerde bulunmuştur. Merhamet ve cömertlik gibi pek çok latif huyların, mübârek kişiliğini ziyâdesiyle güzelleştirdiği Şeyh Gümüşhânevî Hazretleri dün olduğu gibi bugün de Hak âşıklarının gönlünde tesirli ve müstesnâ bir yere sâhiptir.

Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri'nin hayatı

1813 senesinde Gümüşhâne’nin Emirler mahallesinde dünyâya geldiği bilinen Şeyh Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretlerinin mübârek soylarının Emirler Mahallesi’ne adlarını verecek kadar köklü bir sülâleye dayandığı bilinmektedir. Asıl adı Ahmed olup, Ziyâüddîn-i künyesi ve doğduğu yere nisbetle şöhret bulduğu ismi Gümüşhânevî’dir. Babasının adı Mustafa’dır.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, henüz çocuk yaşlarda ilme merak salar. Keskin zekâsı ve yüksek algısı babasının gözünden kaçmaz. Beş yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyerek hâfız olur. Gümüşhâne’de Şeyh Sâlim, Ömer el-Bağdâdî, Ali el-Vefâî ve Şeyh Ali gibi şehrin önemli âlimlerinden ilim tahsil eder. Sekiz yaşındayken Kasâid, Delâil-i Hayrât ve Hizb-i Âzam isimli eserleri hatmedip icâzet alır. İlim okudukça Hakk’a yaklaşır, Hakk’a yaklaştıkça gönlünde var olan Hak aşkı iyice büyür.

Gümüşhânevî Hazretlerinin babası Mustafa Efendi ticâretle uğraşan bir zattır. Âile bu sebeple 1822 senesinde Gümüşhâne’den Trabzon’a göç eder. O vakitler on yaşında olan Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, ilim tahsiline burada devam eder. Gümüşhâne’deki hocalarından aldığı icâzetle o yörenin önde gelen âlimlerinden ders almaya başlar. Laz Hoca, Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Hâlid Sâidî’den sarf, nahiv, fıkıh tahsili görür. Osmanlı Devleti’nde çalkantıların baş gösterdiği o dönemde ağabeyi zorunlu olarak askere giden Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, bir yandan babasına yardım ederken bir taraftan da ilim tahsiline ara vermeksizin devam etmektedir. Babası Mustafa Efendi, oğlunun bu azmi ve gönlündeki ilâhî aşkı görüp, Gümüşhânevî Hazretlerine ağabeyi askerden döndüğü vakit onu İstanbul’a ilim tahsil etmeye göndereceği sözünü verir. Babaya hürmet etmenin ibâdet etmek gibi olduğunu bilen Gümüşhânevî Hazretleri, babasına yardıma devam ederken bir yandan da bu müjdeli haberin heyecanıyla ağabeyinin askerden dönmesini beklemeye koyulur. Bu esnâda para biriktirmek maksadıyla para keseleri örüp satmaya başlar. 1831 senesinde ticârî alış veriş maksadıyla amcası ile İstanbul’a giden Gümüşhânevî Hazretleri, buradan ayrılmak istemez. Sanki onun bu arzusu üzerine ağabeyinin askerden döndüğü haberi gelir. Hâlini amcasına îzâh edip ondan müsaâde isteyen Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, sattığı keselerden kazandığı paraları ve babasına ulaştırması için de şu şiiri amcasına verir:

Yedimle kese örmüştüm mukaddem

Onun esmânıdır ey amm-i ekrem

Eğerçi bende yoktur pul-i ahmer

Muînimdir Cenâb-ı Zât-ı Sübhan

Zâhirîm yok, bilirsin burda bir kes

Kifâyet eyler Allah mukaddes

Amcasından aldığı müsaâde ile ilim ve irfan öğrenmek için İstanbul’da kalan Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, Bayezid Medresesi’nde tahsile başlar. Burada ismi tespit edilemeyen bir velîden hikmet, ahbar, tasavvuf ve fen ilimlerini tahsil eder. Hocasının Hakk’a yürümesinin ardından da Mahmud Paşa Medresesi’ne yerleşir. Sultân Abdülmecid’in hocası Hâfız Mehmed Emin Efendi ile II. Mahmud’un hocası Abdurrahman Harpûtî gibi devrin önde gelen âlimlerinin rahle-i tedrîsine girer. Pâdişah ve saray hocalarından ders alan Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, henüz icâzet almadan arkadaşlarına akâid dersi verecek kadar başarılıdır. Hocalarının kendisine vekâlet vermesi de onun ilmî seviyesini kavramamız husûsunda bize ışık tutmaktadır.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, İstanbul’daki on üç senelik tahsil hayâtının ardından 1844 senesinde icâzetnâmesini alarak, Bayezid ve Mahmud Paşa medreselerinde müderris olarak vazîfe alır. Ayrıca otuz yıl sürecek olan eserlerin te’lîfâtına da başlar. Gümüşhânevî Hazretlerinin talebelik yıllarında hocalık yapmasının ve yanı sıra Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet emirlerine uymadaki titizliğinin tesirinden olsa gerek ders halkası tez vakitte genişler. Derslerine rağbet edilmesinin en önemli sebeplerinden biri onun Gazâli’den Râzi’ye, Muhyiddin Arabî’den Hasan Şâzelî’ye kadar pek çok âlimin temel eserini okutacak derinlikte ilme sâhip oluşudur. O mükemmel bir müderristir fakat içindeki müridlik aşkı da hâlâ diridir. Zîra çocukluğundan bu yana tasavvufî bir tahsil görmüş olan Ahmed Gümüşhânevî Hazretlerinin gönlünde yoluna ışık tutacak bir kâmil mürşid bulmak arzusu vardır. O, tasavvufa dâir tüm inceliklere vâkıf olup bâtınî hayâtını o yol üzere yaşamak ister.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, İstanbul’daki medrese tahsili sırasında tasavvufî çevrelerle yakın ilişkiler içinde olmuştur. Pek çok mutasavvıfı ziyâret edip, onların sohbetlerinde bulunan büyük âlim, aradığı mürşidi bulduğu düşüncesi ile Üsküdar Alaca Minâre Tekkesi’nde halkı irşad eden Hâlidiye tarîkatının büyüklerinden Abdülfettah el-Ukarî’nin ziyâretine gider. Abdülfettah el-Ukarî Hazretleri müridiyyetlik arzusu ile kapısına gelen Gümüşhânevî Hazretlerinin bu isteğini, onun nasîbinde başka bir mürşid olduğu gerekçesiyle geri çevirir ve dostluklarının muhabbet içinde devam etmesini ister.

Nihâyet Ahmed Gümüşhânevî Hazretlerinin aradığı o gönül dostu İstanbul’a gelir. Trablus Şam müftüsü olarak meşhûr olan Ahmed Ervâdî Hazretleri, Alaca Minâre Tekkesi’ndedir. Sabır ve aşk-ı muhabbetle beklediği şeyhini görür görmez gönlüne sevgi ve muhabbet düşer Gümüşhânevî Hazretlerinin. Müderris olmasına rağmen küçük bir çocuk gibi mürşidinin dizinin dibinden ayrılmayarak bâtınî ilimlerdeki tahsiline orada devam eder. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretlerinin müridi olan Ahmed Ervâdi Hazretleri, Yaradan ve Resûlü’nün aşkı ile gönlü yanan bu müridine tasavvufun bütün inceliklerini öğretir. Ayrıca Ervâdî Hazretleri iki yıl süreyle Ayasofya Camii’nde hadis dersleri verir.

1848 senesinde Ahmed Ervâdî Hazretlerinden hilâfetini alır

1848 senesinde Ahmed Ervâdî Hazretlerinden hilâfetini alan Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, Nakşibendî tarîkatının usûl ve âdâbına göre bir hayat sürmeyi tercih eder. Levâmiu’l-Ukûl adlı eserinde “Tarîkaten Nakşibendî, meşreben Şâzelîyim” satırları da benimsediği tasavvufî yolu açıkça göstermektedir. Kaynaklarda Ahmed Gümüşhânevî Hazretlerinin, hocası Ahmed Ervâdî’den ayrıca Kâdirî, Sühreverdî, Kübrevî, Çeştiyye, Halvetî, Bedevî, Rıfâî, Şazelî ve Müceddidî tarîkatlarından da hilâfet ve icâzet aldığı söylenir.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretlerinin şöhreti öylesine artar ki, müridlerinin sayısı günden güne çoğalır. Mahmud Paşa medresesindeki hücresi artık onlara yetmez olur. Bunun üzerine dervişlerinden Hasan Hilmi Efendi’nin gayretiyle metruk bir halde bulunan Cağaloğlu’ndaki Fatma Sultan Câmii ibâdete açılır. Câminin bitişiğine Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri tarafından on altı odalı bir ev ile bir de tekke yaptırılıp vakfedilir. Büyük velî tekkeye taşınır ve kısa süre sonra burası Gümüşhâneli Dergâhı Şerîfi olarak şöhret bulur.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri 1863 senesinde sarayın tahsis ettiği özel bir gemiyle ve muhtemelen resmî bir görevle Hacc’a gider. 1877’de de Şeyhülharem-i Nebevî Mehmed Emin Paşa’nın kızı Havva Seher Hanım’la evlenir. Aynı yıl ikinci defa Hacca giden gönüller sultânı Gümüşhânevî Hazretleri, dönüşte de Mısır’a giderek üç yıl kadar burada kalır. Tanta ve Kâhire’de Nâsıriye, Câmiu’l-Ezher ve Seyyidinâ Hüseyin Câmii’nde iki yüzü aşkın dervişe hadis okutur. Mısır müftüsü Muhammed el-Menûtî, Şeyh Cevdet, Muhammed Tantâvî, Mustafa Sâidî ve Rahmetullah Hindî’ye hilâfet verir.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri'nin dergahı  Dârülfünûn  olarak anılmaya başlar

Üç yılın ardından Kâhire’den İstanbul’a dönen Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, dergâhında ders vermeye devam eder. Dergâh öylesine bir şöhret kazanır ki, Dârülfünûn yani Üniversite olarak anılmaya başlar. Bir milyonu aşkın derviş yetiştiren büyük gönül sultânı, hadis ilmine büyük önem vererek talebelerine Ramuz el Ehadis okutur. Âdeta Dârülhadis hüviyeti kazanan dergâhında birbirinden önemli yüzlerce hadisçi yetişir, müridlerinin çoğu Osmanlı Medreselerinde müderris olarak hadis okutur. Yaşadığı süre boyunca Abdülmecid’den II. Abdülhamid’e kadar pâdişahlar Gümüşhânevî Hazretlerinin derslerine iştirak eder, âdil ve uzlaşmacı kişiliği sebebiyle kimi zaman kendisinden nasîhat isterler. Toplumun her kesiminden müridi bulunan Ahmed Gümüşhânevî Hazretlerinin pâdişahlardan özellikle II. Abdülhamid ile husûsî bir yakınlık içinde bulunduğu ve birlikte özel istişâre ve toplantılar yaptıkları bilinmektedir. Bu bilgiler gösterir ki Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri dersi ve sohbeti tesirli, sözüne hürmet edilen bir Mürşid-i Kâmil’dir.

Henüz kendisi talebelik mertebesinde iken talebe yetiştirmeye başlayan Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, halk arasında doksan üç harbi olarak bilinen harbe de iştirak eder. Müridleriyle berâber harbin Batum Cephesinde görev alan büyük velî savaşın duraksadığı bir dönemde Trabzon Of’a gelerek burada vaaz ve sohbetleriyle halkı irşad eder.

O sadece şöhreti Osmanlı topraklarıyla sınırlı bir âlim değil, dünyânın her köşesinden kimselerin kendisine mürid olmak arzusunda olduğu büyük bir Allah dostudur. 80 senelik ömründe bir milyonu aşkın derviş yetiştirmiştir. 1880’lerde nisbeten yalnız bir hayat sürmeyi tercih ederek yerine halîfesi Hasan Hilmi Efendi’yi getirir.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri'nin vefatı

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, üç buçuk yaşında hâfızlık eğitimiyle başlayan ilim hayâtı boyunca Kur’an ve sünnet yolundan taviz vermez. Allah ve Resûl aşkından gayrısına meyl etmeyen Gümüşhânevî Hazretleri, 1893 yılında hastalanarak beş gün boyunca yemeden içmeden kesilir. Ömrünün son üç gününü konuşmadan özellikle sağ tarafına yatarak geçirir. Son nefesinde yanında bulunan müridleri Ahmed Gümüşhânevî Hazretlerinden son olarak; “Hepsini isterim ya Kibriyâ!” sözlerini işitir. Mayıs 1893 senesinde İstanbul’daki dergâhında

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri'nin türbesi

Hakk’a yürüyen Şeyh Gümüşhânevî Hazretlerinin cenâze merasimine görülmemiş bir kalabalık toplanır; öyle ki Bayezid Meydanı bu kalabalığı almaz. Devlet ricâli, ulemâ, müridleri ve halk, duâlar ve gözyaşlarıyla mürşidlerini Hakk’a uğurlar. Süleymâniye Câmii avlusunda, Kânunî Sultan Süleyman’ın türbesinin kıble duvarının bitişiğine defnedilen Şeyh Gümüşhânevî’nin türbesi bugün hâlâ Hak âşığı gönül dostlarının en önemli ziyâretgâhlarından biridir.

Uzun ömründe toplumun ihtiyaçlarını gözeten, halkın içinde Hakk’la olmayı ibâdet bilmiş bir mürşid-i kâmildir Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri. O, kültürden ahlaka kadar her alanda eserler bırakmış büyük bir âlimdir. Yardım ve ihtiyaç sâhiplerinin gözetilmesi, talebelerin okutulması ve gelişen dünyâya uygun olarak ilmî dökümanların çoğaltılması gibi pek çok hizmette bulunmuştur. Bir borç ve yardımlaşma sandığı kurarak, talebelerinin atıl vaziyetteki birikimlerini biraraya getirmiş; muhtaç talebeleri okutup, bir matbaa kurarak neşredilen eserleri ilim öğrenmek isteyenlere bedelsiz olarak dağıtmıştır. İstanbul, Rize, Bayburt ve Of’ta on sekiz bin cilt eserlik dört ayrı kütüphânenin kurulmasına vesîle olarak Anadolu’da ilmî zenginliğin artmasına katkı sağlamıştır.

Bâtınî ilimlerin yanı sıra zâhirî ilimlerin tahsiline de büyük önem veren Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, halîfelerinde de ilmî yeterliliği esas almıştır. Kastamonulu Hasan Hilmi, Safranbolulu İsmâil Necâtî, Dağıstanlı Ömer Ziyâeddin, Tekirdağlı Mustafa Feyzi, Lüleburgazlı Mehmed Eşref Efendi gibi devrinin en büyük âlimlerini yetiştirmiş ve 116 talebesine hilâfet vermiştir.

Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri'nin eserleri

İlk eseri Necâtu’l-Gâfilîn’i 1847’de, son eseri Levâmiu’l-Ukûl’ü1875’de neşreden Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri, eserlerini Arapça olarak kaleme almış ve hadis, fıkıh, tasavvuf gibi pek çok alanda eser vermiştir. Özellikle hadis sahasındaki eserleri otoriteler tarafından kaynak eser kabul edilmiştir. Bu alandaki eserlerinden ilki ve en önemlisi Ramûzü’l-Ehâdîs’tir. Bu, kendi ifâdesiyle az kelâm ile çok mânâ veren vecîz ve âlimlerce mûteber bir kısım hadisleri bir araya getirip yazdığı bir eserdir.

Büyük Hak âşığı Ahmed Gümüşhânevî Hazretleri son derece cömert, yumuşak huylu, müridlerine ve halka karşı şefkat dolu bir ömür sürmüştür. Yaratılan her canlının hakkını gözetmeye çalışmış, son nefesine kadar Hak yolundan ayrılmamıştır. Allah aşkı ile kaleme aldığı eserleriyle gönül dostlarının kalbinde senelerdir yaşamaktadır.

Cennet-ül Firdevs için gam çekme gel zâhid bugün

Bu Muhammed şevkine hayran olup ol şâhı şev

Vâhibi Ümmî

Kur’an ve sünnet yolunda gam ile kederden beri olmuş, gönlünde Allah (c.c) ve Resûl (s.a.v) aşk-ı muhabbetiyle Hak dîvânına ermiş bir gönül sultânıdır Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri (k.s)...

Yazan: Nevin Şahin

http://ankaramasasi.com/haber/653876/anadolunun-manevi-mimarlari-ahmed-ziyuddn-i-gumushnev-hazretleri
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.