Anadolu'nun Manevi Mimarları: Hacı Abdullah Efendi

Müslümanların her yıl heyecanla beklediği Ramazan Ayı’nın gelmesiyle birlikte, İslam alimlerinin hayatlarını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin 29. bölümünde Hacı Abdullah Efendi'nin hayatı var.
Ankara Masası
|
16 Nisan 2021, Cuma - 10:45
Anadolu'nun Manevi Mimarları: Hacı Abdullah Efendi

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin 29. bölümü sizlerle...


HACI ABDULLAH EFENDİ

Bismillah’la başlayarak hikmet söyleyip

Tâliplere inci, cevher saçtım işte.

Riyâzeti katı çekip, kanlar yutup

Ben defter-i sâni sözünü açtım işte.

Dîdar isteyen herkes için söyleyip,

Canı cana bağlayarak damarları ekleyip,

Garip, fakir, yetimlerin gönlünü avlayıp

Gönlü bütün kimselerden geçtim işte.

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen,

Öyle mazlum yolda kalsa, hemdem ol sen,

Mahşer günü dergâhına mahrem ol sen,

Ben-sen diyen kimselerden geçtim işte.

                                            Hoca Ahmed Yesevî

Gönlü kırıklara şifâ, yolda kalanlara dost olmuş, benlikten geçip Allah ve Resûlünde can bulmuş bir gönül sultânıdır Hacı Abdullah Efendi (k.s)…

19. yüzyılda yaşayan ve birçok değerli âlim yetiştiren Hacı Abdullah Efendi, 96 yıllık ömrü boyunca, bir an olsun şikâyet etmeden çile ve meşakkatlere sabretmiş, ömrünün her ânını Hak yolunda yaşamış bir velîdir.

Hacı Abdullah Efendi'nin doğum yılı ve yeri

Hacı Abdullah Efendi 1807 senesinde Konya’nın Bozkır kazâsı Karacahisar köyünde dünyâya gelir. Babası Yeğen Mehmed Efendi, tanınmış, önemli bir müderristir. Annesi Zeynep Hanım ise âlim bir âilenin kızıdır. Acıdır ki, Zeynep Hanım, Hacı Abdullah’ın doğumundan kısa bir süre sonra Hakk’a yürür. Annesini hiç tanımayan öksüz Hacı Abdullah daha çocuk yaşta babasından ilim ve terbiye almaya başlar; lâkin 5 yaşına geldiğinde babasını da Hakk’a uğurlayan Hacı Abdullah, hem öksüz hem de yetim kalır. Zeynep Hanım’ın Hakk’a yürümesinden sonra tekrar evlenen Yeğen Efendi’nin ikinci hanımı, eşinin yâdigârı ve emâneti olan Hacı Abdullah Efendi’ye sâhip çıkar. Dînî ve fennî ilimler tahsil etmesi için O’nu Karacahisar Medresesi’ne gönderir.

Hacı Abdullah Efendi'nin hayatı

Yeğen Efendi’nin muhterem hanımı, eşinin yâdigârı olan Hacı Abdullah’ı Memiş Efendi’ye emânet etmenin huzûrunu yaşar. Hacı Abdullah böylece 1819 yılında Karacahisar Medresesi’ne yerleşerek Memiş Efendi’nin rahle-i tedrîsine girer. Hocasından dînî ve fennî ilimlerde tahsil gören Hacı Abdullah, kısa sürede büyük yol alır.

Memiş Efendi, icâzetini alan bu öksüz ve yetim müridi Hacı Abdullah’ı medrese arkadaşı, Şeyh Nûri Efendi’nin dul kızı Arife Hanım’la evlendirir. Ardından da Seydişehir’de bulunan Şeyh Nûri Efendi Medresesi’nde müderrislik görevine başlamasını ister. Zâhirî ve bâtınî ilimlerin yanı sıra iyi bir tasavvuf terbiyesi alan Hacı Abdullah Efendi kısa sürede Seydişehir’de Hak âşıklarının gönüllerine girer. Lâkin çok genç yaşta icâzet alarak hocalık yapmaya başlayan Hacı Abdullah Efendi, dervişlerinin çoğunun kendinden büyük olduğunu görünce, gizlice şeyhini ziyârete gider ve O’na sıkıntılarını anlatır. Memiş Efendi, talebesi Hacı Abdullah’a, onun sıkıntılarla başa çıkabilecek bilgi ve yeteneğe sâhip olduğunu, kendisinde bu hasletleri gördüğü için onu Seydişehir’e gönderdiğini söyleyerek Hacı Abdullah Efendi’ye moral verir ve O’nu yeniden Seydişehir’e gönderir.

Memiş Efendi’nin nasîhatlerinin ardından Seydişehir’e dönen Hacı Abdullah Efendi derhal talebe yetiştirmeye başlar. Bu genç âlimin sohbet ve dersleri bir anda şöhretini artırır ve Şeyh Nûri Efendi Medresesi, Hacı Abdullah Medresesi olarak anılmaya başlar. Hacı Abdullah Efendi sâyesinde Seydişehir bir anda ilim merkezi hâline gelir. Halîfelerini seçerken onların icâzet almış olmalarına dikkat eden Hacı Abdullah Efendi, Seydişehir’in pek çok bölgesine ve bazı şehirlere halîfeler göndererek o bölgedeki insanların irşad edilmelerini arzulamıştır. Hacı Abdullah Efendi için ilim değerli bir hazînedir ve müridlerinin her konuda iyi bir eğitim almalarını arzu eder.

Hacı Abdullah Efendi sadece müridleri için değil, Seydişehir halkı için de bir akıl hocası, gönül dostudur. İslâm’ı en güzel şekilde yaşaması ve bunu hâline yansıtmasıyla da Seydişehirliler’in gönüllerine sultan olur.

Öksüz ve yetim bir çocuk olarak üvey annesinin kendisini emânet ettiği, biricik hocası Memiş Efendi’ye vefâsını da eksik etmeyen Hacı Abdullah, sık sık Hocaköy’e giderek, üstâdının duâsını alır. 1852 yılında Memiş Efendi’nin Hakk’a yürümesiyle büyük bir hüzne kapılır. Zîra Memiş Efendi O’nun için sadece mürşid değil, baba şefkatiyle kendisini sarıp kollayan biridir.

Hacı Abdullah Efendi, ömrünü Kur’an ve sünnete adamış, 70 yıl boyunca müderrislik görevinde bulunmuştur. Bu zaman zarfında nice dervişler yetiştirmiş, bazılarını Hakk’a uğurlamak zorunda kalmıştır. Zîra müridleri kendisi için evlât değerindedir. Birçok tarîkattan icâzetnâmesi olan Hacı Abdullah Efendi, Osmanlı’nın birçok şehrinde vazîfelendirmek üzere hocalar yetiştirmiştir.

Hacı Abdullah Efendi'nin sözleri

Hacı Abdullah Efendi, devrindeki devlet erkânının da büyük hürmet gösterdiği bir velîdir. Konya Vâlisi ile yaşadığı bir hâdise günümüzde hâlâ anlatılmaktadır:

Antalya Sancağı’nı teftişe giden Konya Vâlisi Ferit Paşa, yol güzergâhında ikâmet eden Hacı Abdullah Efendi’yi ziyâret eder. Kendisini en kısa zamanda tekrar ziyârete geleceğini söyleyen Ferit Paşa’ya Abdullah Efendi’nin yanıtı şöyle olur:

-Yolunuz açık, işleriniz âsan olsun. Bu son görüşmemizdir, bu da sizin için hayırlı olacaktır.

Yoluna devam edip Antalya’ya ulaşan Vâli Ferit Paşa, orada sadrâzamlığa atandığına dâir bir telgraf alır ve İstanbul’a gider. Gerçekten de bu görüşme onların son görüşmesi olur.

Hacı Abdullah Efendi'nin ölümü

Hacı Abdullah Efendi, 96 yıllık ömrü boyunca her an Kur’an ve sünnet yolunda bir yaşamı tavsiye ederek, birbirinden değerli talebeler yetiştirir. Birçok mutasavvıf ve din adamı onun tecrübe ve ilâhî aşkından istifâde etmek için kendisini ziyâret edip ve duâsını alır.

Yaşı iyice ilerleyen Hacı Abdullah Efendi bir süre sonra hocalık görevini oğullarına ve talebelerine bırakır. Kendisi Seyyid Hârun Câmii’nde ibâdet ve tefekkürle meşgul olmayı tercih eder. İslâm’a hizmetleriyle döneminin en önemli isimleri arasında yer alan Hacı Abdullah Efendi, Seydişehir’in çehresini de değiştirir. Burası artık 19. yüzyılın önemli bir ilim ve kültür merkezidir. Kendisine yakın olmak maksadıyla birçok talebesi Seydişehir’e taşınır.

Hacı Abdullah Efendi’nin halk tarafından çok sevilmesinin bir sebebi de nerede bir garip varsa elini tutması, İslâm’ın sosyal hayâta verdiği önemi aksettirmesidir. Medresesi kimsesizlerin sığınağı, açların doyduğu bir aş evi olur. Ömrü boyunca her zaman insanların bilgisine göre konuşan Hacı Abdullah Efendi, çocuklara şefkatli, âcizlere merhametle davranır. Gönül yıkmaktan imtinâ eden Hacı Abdullah Efendi, Peygamber Efendimizin sünnetinden bir an olsun ayrılmaz, sesini dâima alçak tutar ve kimseyi hor görmez. Bu sebeple 70 yıl boyunca Seydişehir halkı, onun duâ ve nasîhatini almadan bir işe girişmez.

Hacı Abdullah Efendi'nin türbesi

IV. Mustafa, II. Mahmud, Sultan I. Abdülmecit, Abdülaziz, IV. Murad ve II. Abdülhamit zamanlarını yaşayan Hacı Abdullah Efendi 25 Mart 1903 yılında Hakk’a yürür. Cenâze merâsimine binlerce insan katılır. Devlet erkânı, talebeleri, sevenleri gözyaşı ve duâlarla vuslata uğurlar Hacı Abdullah Efendi’yi. Seyyid Hârun Câmii’nde kılınan cenâze namazının ardından vasiyeti gereği, o yıllarda Hızır mescidi adı verilen bugünkü türbesine defnedilir.

Hacı Abdullah Efendi’nin Hakk’a yürümesinden en çok etkilenenlerden biri de dönemin Konya Vâlisi Ferit Paşa olur. Hacı Abdullah Efendi’nin vefâtından sonra pâdişah II. Abdülhamit’in isteğiyle kabrinin üzerine bir türbe yapılır. Hacı Abdullah Efendi’ye büyük bir muhabbet ve hürmeti olan Dâmat Ferit Paşa da sandukası üzerine yeşil atlas sırma işlemeli bir örtü gönderir.

Hacı Abdullah Efendi'nin eserleri

Hacı Abdullah Efendi 1833 ve 1903 yılları arasında yetmiş sene müderrislik yaptığı ve kendi adıyla anılan medreseyi bir kültür yuvasına çevirir. Medreseye büyük bir kütüphâne kurar ve derslerin birçoğunda bu kütüphânedeki eserlerden faydalanır. Talebelerinin birçok bilgiye ulaşmasını kolaylaştırır. Bu muhteşem kütüphânedeki birbirinden kıymetli el yazması kitaplar, bugün Seydişehir Hayra Hizmet Vakfı’nda muhafaza edilmektedir.

Kur’an ve sünnet ışığında 96 yıl ömür süren Hacı Abdullah Efendi, müridlerine dâima başkalarını himâye etmeyi ve kibirden kaçınmayı nasîhat etmiş, hal ve hareketlerinde Kur’an’dan ayrılmamalarını öğütlemiştir. Her zaman mütevâzı olmayı, kimseye ezâ etmemeyi ve kendilerine gelen ezâya da sabreylemelerini tavsiye etmiştir. Hacı Abdullah Efendi, insanın dâima Allah’ın huzûrunda olduğunu hatırlayarak, dünya ve âhiret saâdetine erişebileceğini söylemiştir.

Nakşibendî tarîkatına mensub olan Hacı Abdullah Efendi’nin Seydişehir’deki türbesi hâlâ Allah âşıklarının ziyâretleriyle dolup taşmaktadır. Yüz seneye yaklaşan ömrü boyunca sayısız talebe yetiştiren Hacı Abdullah Efendi, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalışmış, talebelerine de bunu tavsiye etmiştir.

26 yaşında talebe yetiştirmeye başlayan Hacı Abdullah Efendi, tam 70 sene boyunca Hakk’ı anlatmış, halkı Hakk’a dâvet etmiştir. Böylesine büyük bir aşkla yapılan bu dâvete icâbet eden Hak âşıkları iki asırdır duâlarla Hacı Abdullah Efendi’yi hayırla yâd etmektedir.

Acep şu yerde var m'ola

Şöyle garip bencileyin

Bağrı başlı gözü yaşlı

Şöyle garip bencileyin

Kimseler garip olmasın

Hasret odına yanmasın

Hocam kimseler duymasın

Şöyle garip bencileyin

Nice bu dert ile yanam

Ecel ere bir gün ölem

Meğer ki sinimde bulam

Şöyle garip bencileyin

                             Yûnus Emre

Bir asra yaklaşan ömrü boyunca, Allah ve Muhammed aşk-ı ateşiyle yaşamış, vuslata erene kadar ne bir âh, ne bir sitem yollamış, nice canlara cânan olmuş büyük bir gönül sultânıdır Hacı Abdullah Efendi (k.s)…

Yazan: Nevin Şahin 

http://ankaramasasi.com/haber/712926/anadolunun-manevi-mimarlari-haci-abdullah-efendi
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.