Anadolu'nun manevi mimarları: İmam-ı Birgivî Hazretleri

Müslümanların her yıl heyecanla beklediği Ramazan Ayı’nın gelmesiyle birlikte, İslam alimlerinin hayatlarını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin 30. bölümünde İmam-ı Birgivî Hazretleri'nin hayatı var.
Ankara Masası
|
29 Nisan 2021, Perşembe - 09:40
Anadolu'nun manevi mimarları: İmam-ı Birgivî Hazretleri

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin 30. bölümü sizlerle...

İMAM-I BİRGİVÎ HAZRETLERİ

Derd ehli libâsını aşk ile giyen gelsin

Zehrini şeker gibi zevk ile yiyen gelsin

Ol günlerini sâim hem gecelerin kâim

Fakr ateşine dâim sabr ile yanan gelsin

Aldanma sakın Âdem her hâline dünyânın

Öz varlığını bunun yokluğa sayan gelsin.

                                    Mevlevî Âdem Dede

İlâhî aşkın ateşiyle derdi zevk-ü sefâ bilen, Resûlün fakirlik hırkasında gece gündüz Hakk’ın zikri ile can bulan, Allah (c.c) ve Muhammed (s.a.v) yolunda varlık kılıp, dünyâya aldanmamış bir gönül sultânıdır İmam Birgivî Hazretleri (k.s)…

O, ilmiyle hem devrine hem de kendinden sonraki devirlere tesir etmiş İslâm âlimlerinin en önemlilerinden biridir. Fikirleriyle, yaşadığı zamâna önemli katkılarda bulunmuş olan İmam Birgivî Hazretleri, Osmanlı Devleti’nin en geniş topraklara ulaştığı Kânûnî Sultan Süleyman döneminde yaşamıştır. 52 senelik hayâtı boyunca Kur’an ve sünnet yolundan bir an olsun ayrılmayan İmam Birgivî, her dâim ilminin zekâtını vermeye çalışmış ve bu şuurla altmışa yakın eser yazmıştır. Hakk’ı söylemekteki açık sözlülüğü ve cesâreti ile nam salmış olan İmam Birgivî Hazretleri, asırlar sonra bugün hâlâ eserleriyle İslâm âleminde hayat bulmaya devam etmektedir.

İmam-ı Birgivî Hazretleri'nin doğum yılı ve yeri

Büyük mütefekkir ve âlim İmam Birgivî Hazretleri 27 Mart 1523 senesinin bir Cuma günü Balıkesir’de dünyâya gelir. Asıl adı Mehmed, lakabı Takiyyüddîn er-Rûmî’dir. Ömrünün sonuna kadar Birgiv’deki medresede ders okuttuğu için İmam Birgivî olarak şöhret bulmuştur. Annesi Meryem Hanımdır. Müderris olan babası Pir Ali Efendi’nin Balıkesir’in Çay mahallesindeki türbesi hâlen halk tarafından ziyâret edilmektedir.

İmam-ı Birgivî Hazretleri'nin hayatı

Okumaya müderris olan babasının teşvikiyle başlayan Birgivî azimli, öğrenmeye istekli bir çocuktur. İlk tahsilini babası Pir Ali Efendi’den alır. Zîrâ Ali Efendi ondaki kâbiliyeti sezmiş; Arapça, mantık ve bazı temel ilimleri öğreterek onu ilme teşvik etmiştir. Bu esnada Kur’an-ı Kerimi de ezberleyen Birgivî, aklî ve naklî ilimlerde kısa sürede önemli yol alır. Bu sebeple babası Ali Efendi, oğlunu yüksek tahsil yapmak üzere İstanbul’a gönderir. Öncelikle Mahmud Paşa Medresesi müderrislerinden Küçük Şemseddin Efendi'den ilim tahsil eden Birgivî, ardından da İstanbul’un ilk Türk yüksek okulu olma özelliğini taşıyan Fâtih Semâniye Medresesine başlar. Devrin en önemli müderrislerinden Muhyiddin Ahizâde Mehmed Efendi’ye talebe olur. Bunu tâkîben Kadıasker Abdurrahman Efendi’nin derslerine de devam eder. Oldukça genç olmasına rağmen keskin zekâsı, ilme duyduğu derin muhabbet sebebiyle Semaniye Medresi’nin programını tamamlar ve imtihanlarda yüksek başarı göstererek müderrislik icâzetini, yani hocalık diplomasını alır.

Semâniye’den mezun olduktan sonra yetişmesinde büyük emek sâhibi Kadıasker Abdurrahman Efendi’nin mülâzımı, yani asistanı olur. İki yılı aşkın süren mülâzımlık vazîfesinden sonra İstanbul’un bâzı medreselerinde müderrislik yaparak halka vaazlar verir. Rumeli Kazaskerliği vazîfesini yürüten hocası Abdurrahman Efendi'nin isteğiyle Edirne'de dört yıl süreyle kassâm-ı askerîlik vazîfesinde bulunur. Yâni vârisler arasında mirâsı hakkıyla taksim eden, yetimlerin mirâsını muhafaza eden memur olarak görev yapar.

Bu süre zarfında ders okutmaya devam eden İmam Birgivî Hazretleri, halka vaazlar verir, bir taraftan da eserler kaleme almaya başlar. Öğrencilik yıllarından bu yana hassâsiyet duyduğu bid’atler konusunda halkı Kur’an ve sünnet yoluna uymaya dâvet eder. Zîrâ İmam Birgivî’ye göre; toplum ilimden uzaklaşmış, hurâfeler yaygınlaşmış ve ahlâkî bir çöküş baş göstermiştir. O, derin üzüntü duyduğu bu konular karşısında, yanlış olduğuna inandığı ve İslâm’a aykırı her şeyi açıktan tenkit eder. Öyle ki; zamânın Şeyhülislâmı Ebusuud Efendi, İmam Züfer'in görüşüne dayanarak para vakfetme husûsunda cevaz verince İmam Birgivî, Şeyhülİslâm ile aynı görüşü paylaşan Kadı Bilalzâde'ye karşı: İnkâz el-Hâlikîn, İnkâz el-Naîmîn ve el-Seyf el-Sârim gibi eserler kaleme alır.

İmam Birgivî Hazretleri belki de, İslâm âlemi için duyduğu derin üzüntü sebebiyle devlet vazîfesinden ayrılarak İstanbul’a gelir. Bayrâmiyye yolunun büyüklerinden Abdullah Karamânî’ye talebe olur. Burada tasavvufun inceliklerini öğrenen İmam Birgivî, mürşidine tam bir teslimiyetle hizmet etmeye çalışsa da aldığı mantık eğitimi ve sorgulayıcı kişiliği sebebiyle kabına sığmaz. Bu durumun farkında olan hocası Abdullah Karamanî Efendi, talebesinden medreselere geri dönerek ders vermesini ve halka iyiliği emredip, kötülükten menetmekle meşgul olmasını ister. Zîrâ talebesindeki istidâdı gören hocası, onun ilmiyle İslâm yolunda büyük hizmetlerde bulunacağının farkındadır.

Hocasının isteğine uyarak tekrar medreselerde ders vermeye başlayan İmam Birgivî, vaazlarla halkı irşad ederken bir taraftan da eserler kaleme almaya devam eder. Çalışkanlığı ve açık sözlülüğü ile kısa sürede şöhreti duyulmaya başlayan İmam Birgivî, Sultan II. Selim’in hocası Atâullah Efendi’nin dikkatini çeker. Kendisiyle tanıştıktan sonra bu haklı şöhret karşısında Birgivî’ye iltifatlarda bulunur. Bu sırada memleketi Birgi’ye medrese yaptıran Atâullah Efendi, bu medreseye ilmî açıdan yetkin, ahlâkî açıdan üstün bir müderris arayışındadır. Aklına genç yaşına rağmen bir ilmî deryâ olan İmam Birgivî gelir. Kendisinden, çok önemsediği bu medresede hocalık yapmasını ister. 1563 senesinde 41 yaşındayken Atâullah Efendi’nin yaptırdığı Birgi’deki bu medreseye müderris olur.

Kısa sürede ilmiyle şöhret bulan İmam Birgivî’nin medresedeki derslerine Osmanlı’nın dört bir yanından talebeler akın eder. Gençleri çok önemseyen, halkın Hak yolunda bilinç sâhibi olmasını isteyen Birgivî, her hâliyle yaşadığı devrin insanına örnek olur. Hakkındaki tüm kaynaklar, onun çalışkanlığı, Kur’an ve sünnete bağlılığı ve yüksek ahlâkını anlatır.

İmam-ı Birgivî Hazretleri'nin ölümü

41 yaşında geldiği İzmir Birgiv’deki medresede hayâtının sonuna kadar İslâm yolunda hizmet eder. Çağının en kalabalık öğrenci zümresine sâhip hocalarından biri olan İmam Birgivî Hazretleri, son nefesine kadar Kur’an ve sünnet yolunda hizmette bulunur. Ders verdiği zamanların dışında ibâdet ve taâtle meşgul olan Birgivî bir taraftan da 53 eser kaleme alır. Ömrünü Hakk’ı bilerek ve anlatarak geçiren İmam Birgivî Hazretleri, İstanbul seyahati sırasında maalesef vebâ hastalığına yakalanarak 52 yaşında Hakk’a yürür.

İmam-ı Birgivî Hazretleri'nin türbesi

Bu genç yaştaki vuslat, müridleri ve sevenlerini derin bir üzüntüye sevk eder. Birgiv’e getirilen naaşı dualar ve gözyaşları içinde toprağa verilir. Kabrinin üzerine türbe yapılmamasını bizzat vasiyet eden İmam Birgivî’nin kabri İzmir Birgi’dedir. Kabrin başında kendi elleriyle diktiği bir servi ağacı bulunmaktadır. Ömrü boyunca Allah’ın emirlerine sıkıca bağlanan ve hakikati dile getirmekten zerrece korkmayan İmam Birgivî Hazretleri asırlardır sevenleri tarafından ziyâret edilmeye devam etmektedir.

İmam-ı Birgivî Hazretleri'nin sözleri

İmam Birgivî Hazretleri kaleme aldığı eserlerin yanı sıra yetiştirdiği birbirinden değerli talebelerle nice canlı eser de bırakmıştır. Bu öğrenciler arasında özellikle; oğlu Fazlullah Efendi, Akşehirli Hocazâde Abdünnâsır Efendi, Avlamışlı Muslihiddin Efendi ve Kadızâde Mehmed Efendi sayılabilir. İstisnâsız tüm kaynaklar Birgivî’nin güzel ahlâkı, düşüncelerinde ve eylemlerindeki samîmiyeti belirterek; "ilimle takvâyı cem etmiş, zâhiren ve bâtınen mükemmel bir hâle gelmiş, vakar ve temkin ile muttasıf, fazîletli bir kişi” tanımlamasını kullanır.

Bid’at ve hurâfelere karşı, Kur’an ve sünnet yoluyla mücâdele etmiş, bildiği doğruları ilmî ve edebî çerçevede dile getirmekten kaçınmamıştır. Kendisine maddî imkânlar sağladığı halde Atâullah Efendi'yi uyarması, Sokullu Mehmed Paşa'ya memleketteki adaletsizliklerin giderilmesi için nasîhatte bulunması, dönemin güçlü ismi Şeyhülislâm Ebu Suud Efendi'yle bâzı ilmî konularda tartışması, bu duruma örnek olarak verilebilir.

İmam-ı Birgivî Hazretleri'nin eserleri

İmam Birgivî Hazretleri Kur’an ve sünnet yolunun tüm inceliklerine hâiz bir âlim olarak memurların, kadıların, muhtesiplerin ve diğer devlet görevlerinin rüşvet alması; ehil olmayan kişilere ve onların çocuklarına ilmî ve idârî büyük makamlar verilmesi ve bu yüzden toplumda cehâletin, bâtıl inanışların, bidâtlerin artmasına karşı çıkmıştır. O, yaşadığı dönemin meseleleri üzerine tefekkür etmiş; bunlarla ilgili olarak çözüm üretmeye çalışmıştır. Bu sebeple eserleri, yaşadığı dönemin sosyal yapısına ışık tutmaları açısından da ayrı bir öneme sâhiptir.

İmam Birgivî Hazretlerinin ele aldığı konular, eserlerinin her devirde büyük ilgi görmesine sebep olmuştur. İmam Birgivî, 52 senelik yaşamı boyunca Arapça ve Türkçe dillerinde altmışa yakın eser kaleme almıştır. Bu eserlerden bazıları yüzlerce yıl Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Kitapları kendisini tâkip eden pek çok âlim tarafından şerh edilmiştir.

O devirde yaygın olan eserini bir devlet büyüğüne ithaf etme anlayışına rağmen, İmam Birgivî Hazretleri yazdığı hiçbir eserini herhangi bir devlet büyüğüne ithaf etmemiştir. Meydâna getirdiği eserler daha çok halkın ve öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kaleme alınmıştır.

En önemli ve meşhur eserlerinden Tarîkat-ı Muhammediye, Peygamber Efendimizin (s.a.v) açtığı kutlu yolda onun sünnetine bağlı kalarak nasıl yürünmesi gerektiğini delillerle ortaya koyan bir eserdir. Toplumda vukû bulan bâtıl itikatleri, bidâtleri ve özellikle bazı tasavvuf ehlinde gördüğü bir takım yanlışları düzeltmek için yazmıştır. Ancak bu sözlerden tasavvuf karşıtı olduğu kanısına varılmamalıdır. Kendisi de tasavvuf ehli olan İmam Birgivî’nin asıl maksadı toplumda ortaya çıkan sahte şeyhlerle ve tasavvuf adı altında halka sunulan sapkın inançlarla mücadele etmektir. Tarîkat-ı Muhammediye günümüze dek pek çok kez çeşitli âlimlerce şerh edilmiştir.

İmam Birgivî Hazretlerinin bir diğer meşhur eseri de Vasiyetname-i Birgivî’dir. Oldukça sâde ve anlaşılır bir Türkçeyle yazılmıştır. Dînî öğütler içeren bu eser, Türk edebiyatının en ünlü vasiyetnâmelerinden biri olarak bilinir. Yüzlerce yıl boyunca toplumun her zümresinden insanın faydalandığı bu eser 1822 yılında Garcin de Tassy tarafından Fransızcaya çevrilmiştir.

İmam Birgivî Hazretlerinin yüzyıllardır okunan ve günümüz Müslümanları içinde bir tefekkür vesîlesi olan “Vasiyyetname” adlı bu muhteşem eserindeki şu nasîhatlere kulak vermek gerekir:

“Kardeşlerime, evlâdıma ve âhiret yolcularına vasiyetimdir ki; Allahü Teâlâ’nın emrettiği şeyleri yapınız. Kazâya kalmış namazlarınızı kılınız, kalmış zekâtlarınızı veriniz. Oruçlarınızı tutunuz. Üzerinize farz oluyorsa Hac yapınız. Her Müslüman’ın öğrenmesi farz-ı ayn olan ilmihâl bilgilerini öğreniniz. Âlimlerin sohbetine devam ediniz. Güvenilir ve sağlam âlimlerin fetvâsıyla amel ediniz. Herkesin fetvâsıyla amel etmemelidir. Allahü Teâlâ’nın ismi anıldığı zaman (Teâlâ ve Tebâreke) veya (Azze ve Celle), (Sübhânallah) (Cellecelâlüh) diyerek tâzim ediniz. Resûlullah’ın ve diğer Peygamberlerin isimleri anıldığı zaman salâvat getirmelidir. Yazarken de bunları açık yazmalıdır. Diğer âlimler ve meşayıh anıldığı zaman, (Rahmetullahi Aleyh) demelidir. Hocasına da hürmet göstermelidir. Yol göstermek hâriç, hocanın önünden yürümemelidir. Ondan önce söze başlamamalı ve yanında çok konuşmamalıdır. Hizmetini severek yapmalıdır. Her yerde hocanın rızasını gözetmelidir. İtiraz etmemeli, bağırsa nasîhat bilmeli, incinmemelidir. Hocasının yakınlarına da hürmet göstermelidir. Akrabayı ziyâret etmeli, sıla-i rahmi terk etmemelidir. Anne ve babanın da haklarını gözetmeli, onlara karşı yüksek sesle konuşmamalı ve kızgın bakmamalı, günâh olmayan emirlerini yapmalıdır. Karşılık vermemelidir. Komşuların haklarını da gözetmeli; kokulu bir yemek pişirince, bir miktârını komşulara vermelidir. Mümkün olduğu kadar komşuların ihtiyâcını görmeli ve zarâra uğrarlarsa yardım etmeli ve iyilik gelirse sevinmelidir. Diğer din kardeşlerini de sevmelidir. Kusurlarını mümkün mertebe affetmelidir. Müdâhene etmemeli, dünyâlık ele geçirmek için dîni vermemeli. Gerekirse müdârâ etmeli, dîni ve dünyâyı korumak için dünyalık vermelidir. Müdârâ zarârı gidermek için olur. Çok gülmekten, faydasız konuşmaktan sakınmalıdır. Alışverişte dînin emirlerine uymalı ve cemaâte devam etmelidir. Bid’atlerden sakınmalı. Misvak kullanmaya devam etmeli. Duaya, Allahü Teâlâya hamd ve sena ile ve Resûlü’ne salât ve selâm ile başlamalıdır. Dua ederken bütün mü’minlere dua etmeli; anneyi, babayı ve iyilik gördüğü kimseleri de dualarında anmalıdır. Yalvararak ve gizli dua etmelidir. Yalnız iken Allahü Teâlâ’ya yalvararak dua etmeli. Acizliğini ve günahlarını düşünerek ağlamalıdır. Allahü Teâlâ’dan istikâmet, af, âfiyet, rızâsını ve muvaffakıyet istemelidir. İmânın gitmesinden korkup, daima son nefeste îmân ile gitmeyi istemeli, İslâm nimetine her zaman şükretmelidir. Çoluk-çocuğuna ilmihâlini öğretip, İslâmiyet’e uymayan şeylerden korumalı ve sakındırmalıdır. Daima istiğfar etmelidir.”

İmam Birgivî Hazretlerinin Osmanlı medreselerinin baş kaynağı kabul edilen, Arap dilinin cümle yapısı hakkında yazdığı Avamili Cedid isimli risâlesi ise birçok talebenin Arap dilini kolaylıkla öğrenmesine vesîle olmuştur. Arap dili sentaksının üç ana başlık altında yüz konu olarak ele alındığı eser kısaca mantık bilimine dayalı olarak Arap dili sentaksını "etkileyen", "etkilenen" ve "etki" açısından incelenmiştir. Târih boyunca bu eser üzerine otuzu aşkın şerh yazılmış, Türkçe’ye tercüme edilmiş; ayrıca kırk civârında baskısı yapılmıştır.

Öte yandan İzhâr el-Esrâr isimli bir başka eserinde de meseleleri ayrıntılara ve nahivciler arasındaki ihtilaflara girmeden, Arap dilini yeni öğrenenlere hitap edecek şekilde ele almıştır. İmam Birgivî Hazretleri bizzat "her murîbin en çok ihtiyaç duyduğu şeyler hakkında kaleme alnmış bir risâledir" diye tavsif ettiği bu eser, Osmanlı-Türk dünyasında Arapça öğrenen her talebenin ana kaynağı haline gelmiştir. Bu sebepledir ki sadece İstanbul Yazma Kütüphânelerinde yüzden fazla yazma nüshası mevcuttur. Ayrıca, yalnızca Osmanlı döneminde kırktan fazla baskısı yapılmıştır. Bu eserle ilgili kırka yakın çalışma mevcuttur.

Kur’an ve sünnet bağlılığı, îmânı, fazîleti ve Hak karşısında susmayan dürüst kişiliğiyle gönüllere sultan olan İmam Birgivî Hazretlerinin şöhreti ülkemiz sınırlarını aşmış olup; dünyânın çeşitli üniversitelerinde fikirleri, eserleri hakkında çalışmalar yapılmaktadır. İmam Birgivî Hazretleri, kısacık ömrüne, yaşamından fazla sığdırdığı eserler vesîlesiyle hâlâ İslâm dünyâsına hizmet etmektedir. Ömrünü tefekkür, ilim, irfan ve ibâdetle geçirmiş, birbirinden değerli âlim ve bilginlerin yetişmesine vesîle olmuş, bu sebeple de gönül erlerinin kalplerinde her dâim yer edinmiştir.

N'ideydim âlemi âlemde hayrânın olaydım yâr

N'ideydim âdemi âdemde kurbânın olaydım yâr

N'ideydim devlet-i câhı, n'ideydim izzet-i şâhı

N'ideydim mihr ile mâhı sana mihmân olaydım yâr

N'ideydim yâr u ağyarı n'ideydim bülbül-i zârı

N'ideydim gül ü gül-zârı sana giryân olaydım yâr

                                                                Osman Hulûsî Efendi

Bu âlemi aşkı nazar ile seyreylemiş, yolcu olduğu dünya konağında Allah ve Resulünün aşkı ateşiyle döktüğü gözyaşları ile vuslata ermiş bir gönül sultânıdır İmam Birgivî Hazretleri (k.s)…

Yazan: Nevin Şahin

http://ankaramasasi.com/haber/712981/anadolunun-manevi-mimarlari-imam-i-birgiv-hazretleri
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.