Cem Dizdar, Beşiktaş'ın başarısının sırrını açıkladı

Spor Yazarı Cem Dizdar, Beşiktaş'ın şampiyonluğa yakın olmasında dar kadrosunun ve ezberlenmiş bir oyununu sahaya yansıtmasının etkili olduğunu söyledi.
Ankara Masası
|
05 Mayıs 2021, Çarşamba - 22:12
Cem Dizdar, Beşiktaş'ın başarısının sırrını açıkladı

Spor Yazarı Cem Dizdar, şampiyonluğa en yakın olan Beşiktaş’ın başarı sırrını ve ligdeki son durumu Ankara Masası özel yayınında anlattı.

Süper Lig’de lider durumda olan Beşiktaş’ın en büyük avantajının dar kadrosu olduğunu söyleyen Dizdar, ezberlenen oyunun Türkiye’ye yettiğini söyledi.

“Beşiktaş’ın oyunu aslında bizim abarttığımız ölçülerde değil” ifadelerini kullanan Dizdar “Daha daraltılmış kadrolarla, daha iyi adapte edilmiş ekiplerle, daha sağlam ve uygulanabilir düzenlerle oynayabilirse Beşiktaş'ın yaptığını yapılır. Beşiktaş da bundan fazlasını yapmadı. O nedenle böyle çok güçlü teknik taktik arayışlardan söz edemem kendi adıma. Çünkü gözle görülür bir şey tespit edemiyorum. Sadece doğru oynuyor ve ülkeye yeter oynuyor Beşiktaş.” Dedi.

"Herkesin herkesle mücadele ettiği bir durum var"

Ligde üçüncü sırada bulunan Galatasaray’da yaşanan iç karışıklıklara dikkat çeken Dizdar “Galatasaray saha içinden daha fazla dışarıda görünüyor. İşte yönetimin oyuncu  konusundaki tasarrufları, örneğin Belhanda gibi. Ya da yönetimde; yönetim ve teknik heyet, yönetim ve oyuncular, yönetim ve yönetim, yönetim ve muhalefet gibi çok bilinmeyenli denkleme sahip. Şimdi bu kadar karmaşık bir atmosferin içerisinde geçmişte Galatasaray kendine bir sıçrama noktası bulabiliyordu. Bu sene sanki öyle bir sene değil gibi. Yani gerek özel koşullar işte pandeminin küresel etkileri, gelirlerin ciddi anlamda düşmesi, toplumsal morale bağlı olarak takımdaki oyuncuların moral değerlerini yitirmiş olması, kimi oyuncuların testlerden pozitif çıkarak takımın belirsiz bazı oyunlara mahkûm olması, daha çok oynama düzeninden değil de oyuncuların bireysel performanslarından medet umar hale gelmiş olmasıyla iç işleri biraz karışık. Herkes herkesle savaşta oldu. Yani Ultraslan grubu bile Fatih Terim için kulübün önünü açın takımın önünü açın diyor. Fatih Terim ve bazı yöneticiler için. Herkesin herkesle mücadele ettiği bir durum var gibi görünüyor Galatasaray'da. Bu bir futbol takımı için hele de işler sonuna gelmişken pek tercih edilebilir olumlu bulunabilir bir şey değil. Yani bu kadar çok sorunun içinde oyuncuların kendilerini şampiyonluğa vakıf etmeleri sadece oraya odaklanmaları çok mümkün görünmüyor.” İfadelerini kullandı.

Dizdar, Galatasaray’da sorunlara geçici çözümlerin oluşturulduğunu belirtirken “Zaten Ali’li Kerem'li çözümlerin de anlattığı şey esasen bunların geçici çözümler olduğu. Çünkü geçmiş senelerde doğrudan oyunların son bölümünde yani sezonların son bölümünde işe el koyan Sofiane Feghouli gibi, Younes Belhanda gibi oyuncuların yokluğu ya da Babel gibi belirsiz performansa sahip oyuncuların varlığı, birilerinin yokluğu, birilerinin varlığı işi onlar için belirsiz hale getiriyor.” Şeklinde konuştu.

Fatih Terim'in sözlerindeki çelişki

Fatih Terim'in son maçtan sonra ‘Beşiktaş bizi yenerse buradan alkışlayarak göndeririz’ demesinin bir çelişkiyi ortaya çıkardığını ifade eden Dizdar “Fenerbahçe, Galatasaray çelişkisi o kadar keskin ve belirleyici bir çelişki ki…Mesela bunu Fatih Terim ya da herhangi bir Galatasaraylı Fenerbahçe için, ya da bir Fenerbahçeli veya Emre Belözoğlu Galatasaray için düşünür mü? Böyle bir sorumuz bile yok. Yani yendiğinde o onu alkışlayarak gönderir mi gibi bir soruya sahip değiliz. Temel çelişki, Galatasaray Fenerbahçe çelişkisi olduğu için Fatih Terim'in Beşiktaş’ı alkışlayarak gönderirizi de anlaşılır ve kabul edilebilir bulunuyor. Bu da aslında bütün sorunu yani Galatasaray cephesi içindeki bence bazı sorunlara da işaret ediyor.” Diye konuştu.

"Yersiz tartışmalar zamansız tartışmalar"

Cem Dizdar, lig bitmeden yapılan teknik direktör ya da yönetim tartışmalarının anlamsız olduğunu belirtirken “Fatih Terim orayı bırakmadıktan sonra Galatasaray bu durumda Fatih Terim’i bırakmaz. Belki bu yönetim devam eder belki yeni yöneticiler gelir. Yani Okan Buruk’u neden tercih edersin ki. Nedeni ne? Galatasaraylı olması yeter mi bir insanın bir takımın başına getirilmesi için, bence yetmemesi gerekir. Sonunda bıraktığı yani Okan Buruk'un bu sene bıraktığı ve bir sene önce birlikte şampiyon olduğu takım da küme düşmeme mücadelesinde. Bakmayın yukarıda olduğuna 1 ya da 2 maç kaybederse o da yeniden küme düşmeme hattında olacak. Yani bunlar bence çok öne alınmış tartışmalar. İşte bu biraz da Galatasaray'ın iç meselesi dediğim bu aslında. Çok öne alınmışlar, yersiz tartışmalar, zamansız tartışmalar, bunların hepsi sezon bittikten sonra yapılabilecek şeyler. Ama daha sezon bitmeden tartışma hastalığına yakalanıyoruz biz. Yönetim tartışması hastalığına yakalanıyoruz, teknik direktör tercih etme hastalığına yakalanıyoruz.” İfadelerini kullandı.

"Beşiktaş en tutarlı oyunu oynadı"

Beşiktaş’ın kenarda oturan oyuncusunun az olmasının avantaja dönüştüğünü vurgulayan Dizdar sözlerine şöyle devam etti;

Beşiktaş takımı, aslında dünyadaki birçok takımın yaptığı şeyi yaptı. Bence istemeyerek yaptı. Para harcayabilseydi onlar da 5 - 6 tane oyuncu pekâlâ alırlardı. Türkiye böyle bir yer. Böyle bir hummalı hastalığa yakalanmış gibi davranma eğilimi çok yüksek bizim ülkede. Yani mesela 5 oyuncuyu değiştirme hakkı doğduğu anda teknik direktörler mecburen 5 oyuncuyu değiştirmeye zorunlu hissediyorlar kendilerini. Hele de işler iyi gitmezse, oysaki 5 oyuncu değişikliği işleri daha karmaşık hale getiriyor, daha çözümsüz hale getiriyor. Çünkü hafta içinde adapte oyunu kaybediyorsun 5 oyuncuyla.  Onu da zaten tercih etmediğin için kenara koydun. Hadi birini ikisini ihtimal oyuncusu bizde söylendiği biçimiyle hamle oyuncusu olarak yanında tutarsın ama bu üçe çıkmaz. 5’e çıkartıyorsun ve 5’e çıkartınca oyun tamamen kayboluyor. Beşiktaş'ın avantajı şu oldu. Dar bir kadroyla oynadı, bir oyun ezberledi o oyun da Türkiye’ye yetti.

Yani kaybettiği maçların son bölümlerini kaybetti. Son 20’lerini kaybetti. İlk devrelerin büyük maçlarda birçok maçta ilk devreleri oynamadı. 45 ile 60 – 70 arası oynamak Beşiktaş’a yetti. En tutarlı oynayan takım Beşiktaş olduğu için kendi oyununu oynamaya çalıştı. Bu tutarlılıkta yetti, daha az aradı, ezberlediği şeyden vazgeçmedi. Ezberlediği oyunu geliştirmeye ve doğruya yakın hale getirmeye çalıştı. Oyunla da buraya kadar geldi.

"Fenerbahçe ve Galatasaray, Beşiktaş'ın ayağındaki topa baktı"

Dizdar, Beşiktaş’ın daha ayakları yere basarak oynadığının altını çizerken “Fenerbahçe sürekli görüş değiştirdi. Galatasaray görüşlü oyun değiştirdi. Sürekli fikri değişti. Beşiktaş'ın fikri değişmez değişmedi çünkü değişecek oyuncusu da yoktu.  Hani şununla şunu, onunla onu, bir de bununla bunu değiştireyim diyemezdi. Yani 1 maç 2 maç Aboubakar yokluğunda tedirgin olmuş olsa da Beşiktaş göründü ki aslında ona da ihtiyacı yokmuş. Çözümü kendi içinde bulabiliyor ama onun bulduğu çözümü rakip nasıl engelleyemiyor işte sorunda orada. Çünkü takımların neredeyse yarısı küme düşmemeye oynuyor. Yani 8.’nin altına doğru bakarsanız oynadığı oyunlarla dipteki takımlara yakın oyunlar oynanıyor. Önemli bir hoca diye takıma getiriyorsun takım maç kazanamaz hale geliyor.  Birilerini takımın başına getiriyorsun 3 maç kazanıyor, devamındaki 5 maçı kaybediyor. Yani bu belirsizlik içerisinde daha tutarlı olan daha ayakları yere basarak oynayan, ne yaptığını bilen, yaptığı şey çok önemli olmayabilir ama daha ne yaptığını bilen takım olarak Beşiktaş rakiplerinin önüne geçti.” Diye konuştu.

“Galatasaray ve Fenerbahçe'nin gözü kendi ayağındaki topta değildi” cümlesini kullanan Dizdar “Beşiktaş'ın ayağındaki topa baktıkları için de bunları yapamadılar. Sürekli gözleri Beşiktaş'ın ayağındaki topu ayağından kaçıracağını umdular ya da beklediler, Beşiktaş'ta bunu yapmadı. Son maçlarını da ligin zorlu görülen takımlarına karşı oynayacaklar.” İfadelerini sözlerine ekledi.

" Bizde yetenek ve beceri takımın üzerinde iş yapıyor"

Türkiye’de performansları artan oyuncuların, başka ülkelerde çok zorlanacağını söyleyen Dizdar “Doğrusunu istersen ben Adis Jahovic’ten de bu performansı beklemiyordum. Ama veriyor yani sadece Ghezzal bu performansı vermiyor ki N’Koudou kariyer rekoru kırıyor, Valentin Rosier kariyer rekoru kırıyor, Ghezzal kariyer rekoru kırıyor, Adis Jahovic bir dahaki sene hangi takımda oynayacak tartışmaları yapılıyor.  Küme düşen Hugo Rodallega’yı bu sene bir takım alacak mı almayacak mı tartışmaları yapılıyor. Yani bu ülkede oyuncu performans göstermiyor, ülke geleni baş tacı ediyor, geleni gol kralı yapıyor, geleni asist kralı yapıyor. Bunun anlattığı şey oyuncunun iyiliği, kötülüğü değil, ülkede oynanan oyunun geçirgenliği. Eleğinin gözleri çok büyük bizim ülkenin, oyununun ve her şey aşağı düşüyor, büyük puan olarak görülüyor. O nedenle Ghezzal ile Riyad Mahrez ile karşılaştırıyorsun ama Riyad Mahrez’lerin olduğu coğrafyalarda bizde oynayan oyuncuların çok büyük bölümlerinin işi çok zor. O antrenmanlara dayanıklılık gösteremezler ve o taktik disipline bağlı oynayamazlar. Onların yetenekleri ve becerilerini takımın içinde eritilmeleri beklenir. Bizde yetenek ve beceri takımın üzerinde iş yapıyor.” Dedi.

"Bizim temel anahtarımız, özgüven"

Cem Dizdar, motivasyon ve özgüvenin önemine dikkat çekerken “Mesela motivasyon en önemlisidir. Sürekli motivasyondan söz edilir, özgürlükten söz edilir. Hoca bana özgürlüğümü verdi dedikleri N’Koudou’ya da vermiş belli ki, Ghezzal’a da vermiş. Bu kadar özgür oyuncunun olduğu bir yerde taktikten söz edemezsin. Oyuncular kendi kendine oynuyordur. Bir de en önemlisi bizim temel anahtarımız, özgüven. Bizde bir aşı var bu işte Sputnik gibi Biontech gibi Sinovac gibi özgüven aşısı, herhalde bilen aşılıyor onları nasıl yapıyorlar bilmiyorum. Yani oyunun bir türlü Batı’daki Avrupa merkezli oyuna göre geri olduğu Beşiktaş’ın oyununun da bize göre yeterli olduğu kavranmış gibi görünmüyor. Bu kadar kafası karışmış tercihleri bu kadar farklı noktalar arasında gidip gelmiş bir takımın teknik direktörüne bağlı oynamasını bekleyemezdim.” Şeklinde konuştu.

"Oyuncular senin için oynar hale gelsinler"

Teknik direktörün oyuncuları kendisi için oynamasına ikna etmesi gerektiğini vurgulayan Dizdar, sözlerine şöyle devam etti;

Şimdi bir örnek verelim; Manchester United’ta Alex Ferguson oyunu bıraktığı zaman artık ben aileyle ilgileneceğim dedi. Sanırım o zaman Everton’daydı David Moyes. David Moyes’u Manchester United’ın başına getirdiklerinde ona ilk söylediği şey bu oyuncuların senin için oynamasını sağla. Zaten ne oynayacaklarını biliyorlar. Senin iyi maç analizin var iyi antrenman planın var, iyi maç planların var ama futboldaki en önemli şeyi atlamayalım. Oyuncular senin için oynar hale gelsinler, en büyük başarısı bu onun için oynuyorlardı. Onun istediklerini onun için yapıyorlardı, demiş okuduğumuz metinlerin anlattığı şey.

Şimdi Erol Bulut mu bunu sağlayamadı yani oyuncular kendilerini Erol Bulut oyununa vakfedemediler mi? Yoksa kulüp içinde başka türden ilişki ağı vardı da o nedenle mi insanlar kendilerini vakfedemediler onu bilemiyorum.  Ama tamda söylediğiniz gibi temel sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu oyuncular birden mucizevi taktiklerle değil, benzeri şekilde oynadı Fenerbahçe, son Emre Belözoğlu’nun kazandığı maçlarda.

Ama başka bir şey vardı orada. Takım ikiye bölündü, Teknik heyet ikiye bölündü yarısı gitti yarısı kaldı. Ve şimdi deniyor ki esas geçmiş sorunlar gidenlerin sorunuydu. Kalanların onda hiçbir dâhili yokmuş gibi anlatılıyor. Bu anlatı da zaten oradaki sorunlara dair olamamalarını anlatıyor.

http://ankaramasasi.com/haber/758732/cem-dizdar-besiktasin-basarisinin-sirrini-acikladi
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.