Anadolu'nun manevi mimarları: Ali Semerkandî Hazretleri

İslam alimlerinin hayatlarını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin 41. bölümünde Ali Semerkandî Hazretleri'nin hayatı var.
Ankara Masası
|
21 Mayıs 2021, Cuma - 08:40
Anadolu'nun manevi mimarları: Ali Semerkandî Hazretleri

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin 41. bölümü sizlerle...

ALİ SEMERKANDÎ HAZRETLERİ

Ak süt iken kızıl kana karışıp

Emr-i Hak'la coşup cevlâna geldim

Mâ-i cârî ile akıp yarışıp

Katre-i nâ-çizden ummâna geldim

Hakîkat meyinden nûş edip kanıp

Can gözlerim o gafletten uyanıp

Kudretten her türlü renge boyanıp

Bu âlem-i nakş u elvâna geldim

Bir zerreyim âfitâbımdan durum

Aşk ile mesrurum kalbi pür-nûrum

Ta ezelden zevk-ı seyre mecburum

Seyr ü sülûk edip seyrâna geldim

                    Hüsnî

Kalbi Allah (c.c) aşkı ve ateşiyle dolu, âlemi bu aşkın gözünden seyreyleyip, gaflete perde çekmiş, nûr-u aşk bir gönül sultânıdır Ali Semerkandî Hazretleri (k.s)...

O, Allah (c.c) ve Resûlünde (s.a.v) ilâhî neş’eyi bulmuş ve hakîkat sırrına teslim olmuş bir gönül sâhibi, büyük bir âlimdir...

13. yüzyılda Moğolların Orta Asya’da büyük kırımlar gerçekleştirdiği bir dönemde yaşayan Ali Semerkandî Hazretleri, mânâda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’den aldığı işâretle Anadolu’ya gelerek, İslâm’a büyük hizmetlerde bulunmuş; Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemlerinde Anadolu’ya göç ederek birçok pâdişah görmüş ve Osmanlı’ya çok değerli âlimler kazandırmıştır.

Ali Semerkandî Hazretleri'nin doğum yılı ve yeri

100 yılı aşkın bir ömür süren, bu ömrü de Yaradan (c.c) ve Habîbi’nin (s.a.v) yolunda harcayan Ali Semerkandî Hazretleri, 1320 yılında bugün İran sınırları içinde yer alan İsfahan’da dünyâya gelir. Hz. Ömer soyundan Yahyâ Efendi’nin oğlu olan Ali Semerkandî, çok küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyerek hâfız olur. Yahyâ Efendi, çocuk yaşta birçok kırâatte Kur’ân-ı Kerim okuyan oğlunun parlak zekâsını ve istîdâdını fark eder ve tahsiline büyük önem verir.

Ali Semerkandî Hazretleri'nin hayatı

Ali Semerkandî, çok genç yaşta ilim öğrenmek maksadıyla, dönemin en önemli bilim ve ticâret merkezlerinden biri olan Semerkand’a gider. Burada tefsir, hadis, fıkıh gibi birçok alanda ilim tahsili yapar. İslâmi ilimleri öğrenir; matematik, astronomi, tıp ve hukuk derslerini alır. Kelâm ilmine yatkınlığı ise bir başkadır. Bu Kur’an okuyuşuna da yansır ve etrâfındakiler, o Kur’ân-ı Kerîm okurken âyetlerin mânâlarına erdiğini söyler.

Aldığı eğitimin ardından iyi bir fakih olan Ali Semerkandî Hazretleri, bir süre burada kalarak fakihlik ve imamlık yapmaya başlar. O yüzyılda coğrafyanın en etkin tarîkatlarından biri olan Nakşibendî tarîkatına karşı bir sevgi besler ve bu yolun inceliklerini öğrenmeye niyet eder. Semerkand’da hizmetlerinin tamamlandığını düşünür ve Buhâra’ya giderek, büyük âlim ve mutasavvıf Alâaddin Buhârî’ye mürid olur.

Onca ilme vâkıf olmasına rağmen müridi olmakta direttiği Alâaddin Buhârî, Ali Semerkandî’deki yüksek öğrenme yetisini ve ahlâkı hemen fark eder. Tasavvufun tüm esaslarını müridine öğreten Alâaddin Buhârî’ye göre artık dervişinin halkı irşad etme vakti gelmiştir.

Ali Semerkandî Hazretleri aldığı terbiyenin ardından mürşidi Alâaddin Buhârî’nin verdiği icâzetle Şam, Irak ve Kudüs’te dersler verir, sohbetlerde bulunur. Bir süre sonra Mekke’ye giderek, Kâbe-i Muazzama’da imamlık yapar. Her kırâatte Kur’ân-ı azîmü’ş-şân’ı en şahane biçimde okuyan Ali Semerkandî, sesiyle Mekkeliler’in gönüllerini feth eder. Tam on dört sene bu mukaddes görevi büyük bir aşkla yerine getiren Ali Semerkandî Hazretleri, rüyâsında Peygamber Efendimizi (s.a.v) görmesi üzerine Medine’ye hicret eder.

Yıllarca Kâbe’de hizmet eden Ali Semerkandî Hazretleri, şimdi de Ravza-i Mutahhara’da türbedarlık yapmaya başlamıştır. Tam yedi sene boyunca Peygamberimizin kutlu makâmında büyük bir edeple hizmette bulunan Ali Semerkandî Hazretleri, 21 senesini bu mukaddes beldelerde geçirir. Tâ ki, rüyâsında Peygamber Efendimizin (s.a.v) kızı, sevgili Fâtıma Vâlidemizi görene kadar.

Ali Semerkandî Hazretleri'nin Hz. Muhammed'in 

mânevî evlâdı oluşu

Ali Semerkandî, Fatıma Vâlidemizin, kendisine; “Yâ Âli! Resûlullah’ın huzûruna git. Seni mânevî evlâtlığa kabul buyuracak!” seslenişiyle uykudan uyanır. Rüyânın tesirinde kalan Ali Semerkandî Hazretleri hemen Resûlullah Efendimizin Ravza-i Mutahhara’sına koşar. Burada derin bir murâkabeye dalar. Bir an kendinden geçen Ali Semerkandî Hazretleri, rüyâsında Resûlullah Efendimizin şu seslenişiyle kendine gelir:

“Buyur yâ Ali! Seni mânevî evlâdım olarak kabul ettim. Kıyâmete kadar bu mûcizem bâki kalsın. Yâ Ali! Öyle bir beldeye git ki; fakirlikleri sebebiyle beni ziyâret edemeyen ümmetim, seni ziyâret etsinler. Sen benim evlâdım olduğun için sana yapılan ziyâreti bana yapılmış gibi kabul ederim”.

Aldığı mânevî işâret üzerine âilesiyle Anadolu’ya gelen Ali Semerkandî Hazretleri, o yıllarda Kuzviran olarak anılan ve Bizans döneminden kalma ıssız ve vîrâne bir yer olan Çamlıdere’ye gelir. Bir derviş kılığında geldiği bu beldede insanların geçimini tesis edemediğini ve çok fakir olduklarını görünce, işâret edilen yerin burası olduğunu düşünerek Çamlıdere’ye yerleşir.

Öncelikli olarak bir mülk edinen Ali Semerkandî bir süre sonra da bir çiftlik kurar. Çamlıdere’nin mükemmel doku örtüsünün farkında olan bu büyük velî, Acun Deresi kenarına da bir su değirmeni yaptırır. Bu vîrâne terk edilmiş beldenin çehresi Ali Semerkandî Hazretlerinin gelmesiyle bir anda değişir.

Beldenin geçimini tesis edecek şekilde bir düzen kuran Ali Semerkandî Hazretleri bir zâviye yapmaya başlar. Bu zâviye, günümüz Çamlıdere ilçe merkezinde Osmanlılar döneminde yapılan ilk yapı olma özelliğini taşımaktadır.

Zâviye’nin yapılmasıyla belde insanları arasında bir gönül birliği kurulmuş ve Ali Semerkandî Hazretleri de bunun rehberi olmuştur. Zâviyede kısa sürede talebe yetiştirmeye başlayan Ali Semerkandî, bir taraftan da rızkını temin için zirâatle uğraşmaya başlar. Belde halkını da buna teşvik eder. Böylece hem bölgede ticâret gelişmeye başlar hem de dergâh kısa sürede ilme aç insanların uğrak yeri olur.

Ali Semerkandî Hazretlerinin gelmesiyle bölge zenginleşmeye başlar. Halk ticâret yaparak geçimini temin eder. Yaptığı su değirmeninin yıllık geliri ciddi bir meblağ edince Ali Semerkandî Hazretleri de vefâtından sonra soyundan gelenlerin, bu gelirle zâviyenin giderlerini karşılamalarını vasiyet eder. Zamanla fakir fukarânın, gönlü yanıkların kapısı haline gelen dergâhında Allah ve Resûlü’nün sünnetlerine uyulmasını ve vakıf malının ihtiyaç sâhiplerine ulaştırılmasını ister.

O yıllarda Bursa'da önü alınamaz bir çekirge âfeti olur. Mahsûl ve çiçekleri harap olan Bursalı çâresiz kalır. Zamânın zirâatçıları her türlü tedbiri almasına rağmen âfetin önüne geçemez. Yapılan araştırmalardan bir netîce alınamayınca, âlimlere ve velîlere haber gönderilerek çekirge âfetinden kurtulmanın yolları sorulur. Haber, Çamlıdere'de yaşayan Ali Semerkandî Hazretlerine de ulaşır. Ali Semerkandî Hazretleri, Hz. Ömer’den kalan âsâsıyla dağda çıkardığı sığırcık suyu adı verilen sudan bir miktar Bursa'ya gönderir. Bu suyu, zarar veren haşerâtın bulunduğu bölgeye dökmelerini söyler.

Su derhal Bursa’ya götürülür. Çekirge âfetinin bulunduğu bölgelere azar azar dökülür, çok kısa bir zaman içinde çekirgeler kaybolur. Sonrasında bu su, çekirge suyu olarak anılmaya başlar. Rahat bir nefes alan Bursalıların imdâdına yetişen Ali Semerkandî Hazretleri ise pâdişah I. Murad tarafından Bursa’ya dâvet edilir.

Bu hâdiseden sonra, pâdişah tarafından izzet ve ikramlarla karşılanan Ali Semerkandî Hazretlerinden Bursa’da kalması istenir. Resûlullah Efendimizin mânevî işâreti üzerine yerleştiği beldede ömrünü sürdürmek istediğini söyleyerek, nâzikçe teklifi geri çeviren Ali Semerkandî’nin pâdişahtan bir isteği olur.

Ali Semerkandî Hazretleri; "Çamlıdere havâlisindeki tebaanız çok fakirdir. Onları, askerlik ve toprak kirâsı mükellefiyetinden muaf tutmanızı arzu ediyorum." deyince; Pâdişah derhâl bir ferman yazdırarak, bundan sonra Çamlıdere havâlisinde bulunan kimselerin askerlik yapmayacağını ve oradaki halktan toprak kirâsının alınmayacağını ilân eder.

O günden sonra, İstiklâl Harbi zamânına kadar Çamlıdere bölgesinden vergi alınmamış ve askere giden olmamıştır. Bütün pâdişahlar, bu fermana riâyet etmiş ve "Çekirge Suyu" ismi ile meşhur olan bu sudan çekirgelerin zarar verdiği bölgelere götürülmesi âdet olmuştur.

Ali Semerkandî Hazretleri'nin  fermanı

Çamlıdere'de Ali Semerkandî Hazretlerinin külliyâtında bulunan bu fermanın bazı maddeleri şöyledir:

  • Çamlıdere'de bulunan Müslümanlar, Şeyh Ali Semerkandî Hazretlerinin mânevî evlâtlarıdır.
  • Yine bu bölgenin halkına askerlik mükellefiyeti yoktur.
  • Toprak kirâsından muaf tutulacaklardır.
  • Çekirgeleri yok eden Sığırcık suyu, Şeyh Ali Semerkandî ve onun mânevî evlâtlarına âittir.

Osmanlı kayıtlarında yer alan bu ferman, zaman zaman yenilenmiş ve Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçerliliğini sürdürmüştür.

Malının Allah yolunda harcanmasını şart koşan Ali Semerkandî Hazretleri terk edilmiş yıkık dökük bir beldeyi, Allah aşkıyla bir cennet mekâna çevirmiştir. Böylece Peygamber Efendimizden aldığı işâretle geldiği bu yeri kısa sürede bir ilim ve irfan meclisi yapmış ve bir kültürün gelişmesine de katkı sağlamıştır. Saray, yaptırdığı zâviyeyle bölgeye Osmanlı’nın ilk mimârî yapısını da kazandırmış olan Ali Semerkandî’nin hizmetlerinden memnûniyet duymuş ve Hakk’a yürümesinden sonra bile ona ve hizmetlerine hürmet göstermiştir.

Büyük yıkımlara şâhitlik etmiş dönemin Anadolu erenleri, devlete külfet olmaktan imtinâ ederek, yapılan her hizmeti Hakk’a hizmet saymıştır. Bugün yüzyıllar geçmesine rağmen bu büyük âlim ve velîlerin dergâhlarının birer ilim ve kültür yuvası olmasının bir sebebi de halka zanâat öğreterek, onların geçimlerinin tesisine de vesîle olmalarıdır. İşte Ali Semerkandî’nin yüzyıllar önce dervişleriyle ihyâ ettikleri o vîrâne yer, Çamlıdere, bugün dünya açık hava müzesi olma özelliği taşımaktadır.

Ali Semerkandî Hazretleri'nin ölümü ve türbesi

Ömrünün sonuna kadar doğal güzelliği ile insana huzur veren Çamlıdere’de yaşayan Ali Semerkandî Hazretleri, uzun bir yaşamın ardından 1457 senesinde Hakk’a yürür. Geldiğinde kimselerin olmadığı bu ıssız diyarda, kalabalık bir topluluğun omuzlarında duâlar ve zikirlerle bugünkü türbesinin olduğu yere defnedilir.

Nakşibendî tarîkatına müntesip olan Ali Semerkandî Hazretleri, son nefesine kadar Allah ve Resûlü’ne itâatte özenli davranılmasını, farz ve sünnet ibâdetlerin terk edilmemesini nasîhat etmiştir. İlerlemiş yaşına rağmen kendi işini asla başkalarına yaptırmayan bu büyük velî, dervişlerine ve evlâtlarına nefsin isteklerinden uzak durmanın ve çalışmanın önemini anlatmıştır.

Ali Semerkandî Hazretlerinin geldiğinde kuş uçmaz kervan geçmez bir yer olan bugünkü adıyla Çamlıdere bölgesi, şeyhin hizmeti ve teşvîki ile gelişmiş, zamanla başka köy ve kasabalardan da göç almaya başlamıştır. Bu göçlerin ardından Ali Dede Şeyhler kasabası adını alan nâhiye 1953 yılına kadar bu isimle anılmıştır. Söz konusu târihte Ali Dede Şeyhler olan kasabanın adı Çamlıdere olarak değiştirilmiştir.

Ali Semerkandî Hazretlerinin varlığı Çamlıdere için bir hizmet vesîlesi olmuştur. Kasabada mektep ve medrese açılmış ve çok önemli âlimler yetişmiştir. Kendi neslinden olan Ahmed Hulûsi Efendi ve Ebûbekir Sıdkı Efendi gibi değerli şahsiyetler bu âlimlerden bazılarıdır.

Ali Semerkandî Hazretleri müridlerine sık sık sohbetlerde bulunmuş ve onların ilim ve terbiyesine büyük imtinâ göstermiştir. Her zaman mü’minleri müjdeleyen bir mürşid olan Ali Semerkandî Hazretleri, sevenlerine Allah’ın (c.c) ümit kapısından ayrılmamayı nasîhat ederek, kalpten kötü düşünceleri çıkarmayı öğütlemiştir. Birçok sohbetinde, bilhassa dedikodudan şiddetle kaçınılmasını tavsiye etmiş, kul hakkını ödemenin zorluğunu anlatmıştır. İhlâs ve aşk sâhibi olmadan Allah’a giden yolda mesâfe kat edilemeyeceğini söyleyerek, kalbi dâima Allah zikri ve düşüncesiyle muhafaza etmek gerektiğine dikkat çekmiştir. Ali Semerkandî, müridleri ve sevenlerine âlim ve velîlerin sohbetlerine iştirak edemeseler bile büyüklerin kitaplarını okuyarak onların ilim ve tecrübelerinden istifâde etmelerini nasîhat etmiştir. Kur’an ve sünnet yolundan ayrılmamayı, çok yemekten kaçınarak, az konuşup çok tefekkür edilmesi gerektiğini öğütleyen Ali Semerkandî Hazretleri gönül evinin temiz tutulmasının önemini her fırsatta dile getirmiştir.

Uzun bir ömür süren Ali Semerkandî Hazretleri, yaşadığı dönemde ilmiyle büyük şöhrete ulaşmış ve Moğolların kıyımları sebebiyle göç dalgasındaki renklere de saygı duymuştur. Göç eden her kim olursa olsun dergâhında onun karnını doyurmuş, ihtiyaçlarını gidermiştir. Hicretin zorluklarını en iyi bilenlerden biri olan Ali Semerkandî Hazretleri merhamet ve vicdan sâhibi bir âlimdir. Ona yalnız Müslümanlar değil Hıristiyanlardan Budistlere, dinsizlere ve şamanlara kadar her din ve fikre mensub insan saygı göstermiştir.

Ali Semerkandî Hazretleri Hakk’a yürüdükten sonra hâne halkıyla berâber belde yaşayanlarının sayısının da artmış ve büyük velînin evlâtları zâviyenin yakınına bir câmi inşâ etmiştir. Bu câmi Ali Semerkandî Hazretlerinin kurduğu vakıf malıyla yapılır. Câmi ve külliye zaman içerisinde bir takım tâdilattan geçirilmiş fakat 1913 yılında çıkan büyük yangında harâbeye dönmüştür. Sonraki yıllarda yapılan bakım ve onarımlarla külliye yeniden ziyârete açılır.

600 yılı aşkın zaman önce Osmanlı Devleti’nin bölgedeki ilk yapısı olma özelliğini taşıyan külliyede giriş kapısının tam karşısında Ali Semerkandî Hazretlerinin çam ve gürgen ağaçları ile yenilenmiş, büyükçe bir sandukası yer almaktadır. Ayrıca girişin sağında yedi adet, solunda üç adet olmak üzere, müridleri ve çocuklarına âit ahşap sandukalar bulunmaktadır.

Muhteşem bir doğa örtüsüyle çevrelenmiş Çamlıdere kabristanının ortasında bulunan Ali Semerkandî Hazretlerinin türbesi bugün hâlâ farklı yerlerden gelen ziyâretçilerin akınına uğramaktadır. Dünyânın en temiz havasına sâhip beldelerinden kabul edilen Çamlıdere’nin doku örtüsü burayı aynı zamanda bir turizm beldesi de yapmıştır.

Çamlıdere’ye geldiği anda bu doku örtüsünün kıymetini anlayan Ali Semerkandî Hazretleri, halkı buna göre yönlendirerek Çamlıdere’nin günümüze kadar doğa mirâsı olarak gelmesine de vesîle olmuş bir velîdir.

14 ve 15. asırlarda yaşamış olan Ali Semerkandî Hazretleri halkın derdi ile dertlenmiş, ilmi, tevâzusu ve çalışkanlığı ile yüzyıllardır âşıkların gönüllerinde yaşamıştır. Bugün Çamlıdere’deki türbesi dünyânın bir ucundan gelenleri bile ağırlamaktadır. Çamlıdereliler bu büyük sultânın mânevî mirâsına sâhip çıkmış ve yüzyıllardır duâlarla, hayırlarla onu ziyâret etmeye devam etmiştir.

Ne tende can ile sensiz ümîd-i sıhhat olur

Ne can bedende gam-i firkatinde rahat olur

Ne çâre var ki firâkınla eğlenem bir dem

Ne tâli’im meded eyler visâle fırsat olur

Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem ol şeb ölürün

Ne gün ki kâmetini görmesem kıyâmet olur

Dil ise gitti kesilmez hevâ-yı aşkından

Nasîhat eylediğimce beter melâmet olur

Belâ budur ki alıştı belâlarınla gönül

Gamın da gelse dile bâis-i meserret olur

Nedir bu tâli’ ile derd-i Nef’i-i zârın

Ne şûhu sevse mülâyim dedikçe âfet olur

                                                                Nef’i

Verilen her nîmetin kıymetini bilmek gerektiğini göstermiş, bedenin rûhun elbisesi olduğunu hiç unutmamış ve bu sebeple dünyâya zerrece aldanmamış bir büyük âlimdir Ali Semerkandî Hazretleri. Ömrün Allah yolunda sarf edilmesi gerektiğine kanaat getirip yüz yılı aşan hayâtını da bu destur ile geçirmiştir. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalışmış; Allah (c.c) ve Resûlü’nün (s.a.v) aşkının erdiği her kalpte yüzyıllarca yaşamış bir gönül sultânıdır (k.s)...

Yazan: Nevin Şahin

http://ankaramasasi.com/haber/769911/anadolunun-manevi-mimarlari-ali-semerkand-hazretleri
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.