Anadolu'nun manevi mimarları: Sun’ullah Gaybî Hazretleri

İslam alimlerinin hayatlarını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin 42. bölümünde Sun’ullah Gaybî Hazretleri'nin hayatı var.
Ankara Masası
|
23 Mayıs 2021, Pazar - 10:01
Anadolu'nun manevi mimarları: Sun’ullah Gaybî Hazretleri

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin 42. bölümü sizlerle...

SUN’ULLAH GAYBÎ HAZRETLERİ

Mârifet oldur kişi kendin bile

Yeri göğü kendi kendinde bula

Kendi kendin bilmek oldu mârifet

Kendi kendin bilmemektir ma‘siyet (Sun’ullah gaybî)

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın aşkıyla kendini bilip, Kur’an ve sünnet ile mârifet kapısını çalmış, Hak’tan gayrısına yüz çevirip, ilâhî aşkın neş’esiyle kendini bulmuş bir gönül sultânıdır Sun’ullah Gaybî Hazretleri (k.s)…

Sun’ullah Gaybî Hazretleri'nin doğum yılı ve yeri

O, Allah ve Resûlünü konu alan şiirleri ile on yedinci yüzyıla damgasını vurmuş büyük bir mutasavvıf ve şâirdir. Kütahya’da yetiştirdiği talebeler ve kaleme aldığı eserlerle Osmanlı’nın ilim ve kültür hayâtına büyük hizmetler etmiş bir Hak âşığıdır. Yûnus Emre Hazretlerinin en önemli temsilcileri arasında yer alan Sun’ullah Gaybî Hazretleri, tasavvufun en karmaşık konularını, sâde bir dil ve anlaşılır bir üslûpla kaleme alarak şiirleri ile yüzyıllardır Hak âşıklarının gönüllerinde yaşamaya devam etmektedir. Büyük âlim Sun’ullah Gaybî Hazretleri 17. yüzyılın ilk çeyreğinde Kütahya’da dünyâya gelir. Doğum târihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1624 ve 1629 seneleri arasında dünyâya geldiği düşünülmektedir. Asıl adı Sun’ullah olup, Gaybî ise şiirlerinde kullandığı mahlasıdır. Sun’ullah Gaybî Hazretleri Kütahya’nın ilim ve kültür hayâtını derinden etkilemiş bilge ve irfan sâhibi bir âileye mensubtur. Zîra büyük dedesi, devrinin en büyük mutasavvıflarından biri olan Sinâniye tarîkatının Pîri Ümmi Sinan Hazretlerinin talebesi, Kalburcu Şeyhi nâmıyla şöhret bulmuş Ahmed Dede’dir. Hocasının arzusuyla talebe yetiştirmek için Kütahya’ya yerleşen Ahmed Dede burada pek çok talebe yetiştirerek şehrin ilim hayâtına büyük katkılar sağlar. Burhânü’l-elhân fî hükmi’t-tegannî ve’d-deverân adlı bir risâle yazmış olan Ahmed Dede’nin Kütahya’daki türbesi yüzyıllardır Hak âşıkları tarafından ziyâret edilmeye devam etmektedir.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri'nin hayatı

Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin Kütahya’da müftülük yapan babası Ahmed Efendi ise yazdığı şiirlerinde kullandığı mahlası olan Müftî Derviş adıyla şöhret bulmuş âlim ve edip bir kişidir. Elmalılı Ümmî Sinan Hazretlerinin talebesi ve halîfesi olan Çavdaroğlu Müftî Ahmed Efendi, Niyâzi Mısrî Hazretlerinin hâtırâtında bahsettiği beş arkadaştan biridir. Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin dedesi Şeyh Beşir Efendi de, Çavdar Şeyhi lakabıyla tanınan bir âlimdir.

Kütahya 17. yüzyılda zengin bir kültüre sâhip, pek çok ulemânın yaşadığı ve talebe yetiştirdiği bir yerdir. Sun’ullah Gaybî Hazretleri de böyle bir iklimde Kur’an ve sünnet yolunda ihlâsla hizmet eden şâir ve mutasavvıf bir âilenin içinde yetişir. İlk tahsilini de Ümmî Sinan Hazretleri gibi bir ilmî deryânın rahle-i tedrîsinden geçmiş olan babası Müftî Derviş’ten alır. Âilesinin ilmî çevrelerle olan yakın temâsı Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin tahsil hayâtını olumlu yönde etkiler.

Büyük âlim Sun’ullah Gaybî Hazretleri, Kütahya’daki tahsil hayâtının ardından, babasının isteğiyle İstanbul’a giderek Oğlanlar Şeyhi olarak meşhur olan İbrâhim Efendi’nin talebesi olur. İstanbul’da devrinin en çok talebe yetiştiren hocalarından biri olan İbrâhim Efendi’den zâhir ve bâtın ilimlerde tahsil görür. Oğlanlar Tekkesi onun tasavvufî terbiyesi açısından oldukça önemlidir. Bayramiyye tarîkatının incelik ve esaslarını öğrendiği hocasının Hakk’a yürümesi üzerine Sun’ullah Gaybî Hazretleri, memleketi Kütahya’ya döner. Artık Sun’ullah Gaybî Hazretleri için talebe yetiştirme ve halkı irşad zamânı gelmiştir.

Gençlik yıllarına dâir fazla kaynak bulunmayan Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin hem âilesi hem de hocasından çok iyi bir eğitim aldığı eserlerinde açıkça görülmektedir. Aklî ve dînî ilimlere oldukça vâkıf olan büyük âlimin Arap ve Fars diline olan hâkimiyeti de dikkat çekmektedir.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri'nin şiirleri

Sun’ullah Gaybî Hazretleri, aldığı tahsilin ardından Kütahya’ya döndükten sonra dedeleri ve babası gibi talebe yetiştirmeye başlar. Sohbetleri kısa sürede ilgi odağı olur. Lâkin bu sohbetleri anlayacak ilmî seviyesi olmayanların ileri geri konuşması sonucunda Sun’ullah Gaybî Hazretleri maalesef ağır ithamlarla karşı karşıya gelir. Sözlerini yanlış yorumlayan bu kişileri şu beyitiyle tanımlar:

“Fukarâmızdan geçinir nice cehele-i rezele ve dervişânımızdan görünürnice hazele-i batale”

Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin aldığı terbiye, ilmî düzeyi ve yüksek ahlâkı sâyesinde bu ihtilaflar aslında büyük bir hayra döner. Zîra O, kimsenin kendisine karşı kötü zan besleyerek Allah indinde sorumlu olmasını istemediğinden, inciten olmaktansa incinen olmayı yeğlediğinden olsa gerek, kendisine ithamda bulunanlara karşı bazı eserler kaleme alır. Kendisini incitenlere karşı kaleme aldığı eserlerde, gösterdiği referanslar îtibâriyle ilmî düzeyini de açıkça ortaya koyar.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri bu zorunlu yalnızlık vesîlesiyle pek çok eser kaleme alır. Dedesinin zâviyesinde ders vermeye ve talebe yetiştirmeye devam eder. Onun Kur’an ve sünnete olan bağlılığını, Hakk’a olan yakınlığını bilenler, Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin ilminden istifâde etmeye devam eder. İlim öğretmekte benimsediği yollardan biri de sohbettir. Bu sohbetler Kur’an ve sünnet neş’esiyle dolu şiirlerle bereket bulur. Babası gibi edebî yönü kuvvetli olan Sun’ullah Gaybî Hazretleri kendisine ağır ithamlarda bulunanlara manzûme yoluyla da cevap verir:

Hudâ Rabbim nebîm Hakk’a Muhammeddir Resûlullah

Hem İslâm dînidir dînim kitabımdır Kelâmullah

Amelde bu Hanefî mezhebim hem îtikâdımda

Olupdur ehlisünnet velcemaat mezhebi vallah

Hudâ Rabbim olarak bilinen bu manzûmesinde kendisine yöneltilen eleştirileri tek tek yanıtlar büyük gönül sultânı... Öyle ki Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin bu manzum eseri 20. asrın başına kadar Kütahya’dan Balkanlar’a kadar ezbere okunur. Zîra bu şiir onun daha iyi anlaşılmasına ve bazı zan sâhiplerinin pişmanlığına vesîle olur. Bu eserde İslâm inancını ehlisünnet çizgisinde edebî dille ifâde eder. Ayrıca Hudâ Rabbim manzûmesi de bir nevi son seslenişi olur. Çünkü bu eseri kaleme aldıktan kısa bir süre sonra Hakk’a yürür.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri şiirleriyle dikkat çekmiş ve kendinden sonra gelen pek çok şâiri de etkilemiştir. O, içindeki Allah ve Resûl aşkını beyitlere dökerek nice Hak âşığının gönlüne girmiştir. Zîra şiirleri çeşitli mecmualarda yer almış, bazı şiirleri de ilâhî olarak pek çok tekkede söylenmiştir. Mecmualarda sıkça şiirlerine rastlanması edebî yönünün ciddiyetle tetkik edildiğinin de işâretidir.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri, melâmet neş’esinde yaşadığı ömrü boyunca Kütahya’da pek çok talebe yetiştirmiş, vaaz ve sohbetleriyle halkı irşâddan vazgeçmemiştir. Onun için esas olan her koşulda Hakk’ı söylemek ve insanları Hak yoluna dâvet etmektir. Bu sebeple kendisini eleştirenleri de incitmemiş, yazdığı risâlelerle ahlâkî seviyesini de ortaya koymuştur. Hakk’a yürüdüğü târih tam olarak bilinmeyen Sun’ullah Gaybî Hazretleri, 1676 senesinde kaleme aldığı son eseri Risâle-i Esmâ’yı yazdıktan kısa bir süre sonra âhirete intikal eder.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri'nin türbesi

Kütahya’nın ilim ve kültür hayâtına kattığı değerler, Hakk’a olan aşk-ı muhabbetiyle Kur’an ve sünnete yaptığı hizmetlerin ardından sevenleri tarafından Kütahya Musallâ Kabristanı’na defnedilir. Şehrin en önemli ziyâretgâhlarından biri olan türbesi 1980 yılında yeniden onarılmıştır. Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin türbesi, kesme taş kaplamalı, bir tarafından geniş bir kemerle dışa açık, tuğla kubbeli küçük bir yapıdır.

Ömrünü ilim ve irfan yolunda yaşamaya gayret etmiş, Hakk’ı söylemekten asla korkmamış bir gönül sultânıdır Sun’ullah Gaybî Hazretleri. O aldığı ilim ve terbiyeyle nice değerli talebe yetiştirip, halkın Hakk’ı bilmesi için mücâdele etmiştir. Sohbet ve vaazlarında Allah’ın emir ve yasaklarının önemini anlatmış, şer’i hükümlerden asla tâviz vermemiştir. Belki pek çok gönül insanı gibi ağır imtihanlara tâbi olmuş ama öf bile demeden Hakk’a teslim olmuştur.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri, şeriat olmadan hakîkat ve mârifete ulaşılamayacağının altını çizmiş, talebelerine de her zaman şer’i hükümlere karşı dikkatli olmayı nasîhat etmiştir. İnsanın kendini kötülük ve vesveselerden ancak helal ve haramı bilip, temel akaid bilgilerini öğrenerek koruyacağını söylemiştir. O, Allah aşkı ve muhabbetinin bir yolunun da tövbe ve zikir olduğunu belirterek her dâim hakkı zikretmiştir. Zikrin sevap kazanmaktan çok Hakk’a yakın olmak için yapılması gerektiğini söyleyen Sun’ullah Gaybî Hazretleri, Allah’ı zikretmeye devam edenlerin gönüllerinin bir süre sonra kendiliğinden Allah lafzıyla atacağını ifâde etmiştir.

Son derece zarif ve nezâket sâhibi olan Sun’ullah Gaybî Hazretleri dedikodusu yapılmasına rağmen gıybetten şiddetle uzak durmuş ve talebelerine de yumuşak kalpli olmayı nasîhat etmiştir. Kendisini hor ve hakîr görenlere karşı son derece yumuşak davranmış, onları incitmekten imtina ederek yazdığı risalelerle cevap vermeyi tercih etmiştir. Sun’ullah Gaybî Hazretleri, Resûlullah Efendimizin sünnetini hayâtının her kademesinde yaşamaya gayret etmiş ve hâdiseler karşısında Kur’an ve sünnete müracaat ederek yoluna devam etmiştir.

Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin talebelerine en önemli nasîhatlerinden biri de mârifet kapısından nasıl girileceğidir. Zîra ona göre bu kapıdan ancak kendini bilenler girebilir. Kendini bilmek içinde Rabb’i bilip, kibir ve enâniyetten kaçınarak güzel ahlâka meyl etmek gerektiğinin altını çizer. Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin mârifetle ilgili şu beyitlerine kulak vermek lazım:

Mârifetsiz âdemi muhtaçmış

Âlem onun olsa karnı açmış

Mârifettir seni senden ayıran

Mârifettir canını hem doyuran

Sun’ullah Gaybî Hazretlerinin şiirleri Kur’an ve sünneti anlatan, her bir mısrâsı ilâhî aşkın neş’esine dokunan türdendir. O, yaratılan her şeyi, ikram edilen her kâbiliyeti Hak’ka ulaşmak için bir vesîle saymıştır. Bu sebeple her mısrası, her sözü Hak olmuş, aşk olmuştur…

Aşk ile irşad olur irşad olan

Aşk ise kesbî değil bir dâd imiş

Gönüle gel Hakk’ı anda bulagör

Gayrisi beyhûde bir feryâd imiş (Sun’ullah Gaybî)

Şiirleri ile Türk tasavvuf edebiyatında önemli bir yere sâhip olan Sun’ulllah Gaybî Hazretleri pek çok eser kaleme almıştır. Belki de o zorunlu yalnızlık, birbirinden değerli eserlerin kaleme alınması içindir. Eserlerinde pek çok tartışmalı konuyu kaleme alan büyük gönül sultânının fıkıh, tefsir, hadis ve ahlâk bilimlerine âit önemli eserleri referans olarak kullandığını, bütün bu disiplinlerin yanında kelam ve felsefeye dâir bilgilerinin de önemli bir seviyede olduğu açıktır.

Eserlerinde bazen Arapça ve Farsça beyitleri iktibas etmesi, onun Arap ve Fars edebiyatına âşinâ olduğunu gösterir. Eserlerinde Yûnus Emre ve Muhyiddin Arabî Hazretlerinin tesiri açıkça hissedilir.Bîatnâme, Rûhu’l-Hakîka, Risâle-i Esmâ ve Mekârimü’l-Ahlâk gibi risâlelerinde dînî ilimlere dâir önemli eserleri kaynak olarak kullanması onun iyi bir ilim terbiyesi aldığını gösterir. Sun’ullah Gaybî Hazretleri, tasavvufî olarak hem Bayramiyye hem de Halvetiyye tarîkatının incelik ve esaslarını benimsemiştir.

Sun’ullah Gaybî Hazretleri'nin eserleri

Türk tasavvuf şiirinin önemli temsilcilerinden biri olan Sun’ullah Gaybî Hazretleri, basit ve açık bir Türkçe ile felsefî konuları işleyebilen nâdir şâirlerden biridir. Çoğunluğunu aruz, bir kısmını hece vezniyle yazdığı şiirlerinde tecelli, devir nazariyesi ve insân-ı kâmil düşüncesi gibi tasavvufun temel konularını işlemiştir. Devir nazariyesini anlattığı d

oksan dokuz beyitlik “Keşfü’l-gıtâ” manzûmesi tasavvufî çevrelerde çok tanınmıştır.Kaleme aldığı eserler, Sohbetnâme, Tarîku’l-hak fî teveccühi’l-mutlak, Rûhu’l-hakîka, Bîatnâme, Risâle-i Halvetiyye ve Bayramiyye, Mekârimü’l-ahlâk fî tarîki’l-uşşâk, Akāidnâme ve Risâle-i İlm ü Amel’dir.

En önemli eserlerinden biri elbette Dîvânı’dır. Onun ilâhî aşkı en iyi biçimde mısralara döktüğü şiirlerinden oluşan Gaybî Dîvânı 115 manzûmeyi ihtivâ eder. Prof. Dr. Bilal Kemikli’nin hazırladığı Gaybî Dîvânı, Diyânet İşleri Başkanlığı’mızın mânevî rehber olarak bilinen şahsiyetlerin eserlerini yayımladığı “dîvan serisi” kapsamında kültür hayâtımızın hizmetine sunulmuştur.

Ömrünü ilim ve irfan yoluna adayan büyük velî Sun’ullah Gaybî Hazretleri yaşadığı dönemde pek çok sıkıntıya göğüs gererek, bir kez olsun şikâyet etmeden Hak yolunda hizmet etmiş büyük bir âlimdir. Kütahya’daki türbesi asırlardır Hak âşıkları, gönül dostlarının en önemli ziyâretgâhlarından biridir.

Aşk ehli kabre girmez Münker Nekir’i görmez,

Aşkı olmayan ermez Allah’ın dîvânına

Gaybî yok et özünü anlayasın sözünü

Sen sana tut yüzünü ilme cihân hârına

Hak dîvânına ereceği günü aşk-ı muhabbet ile bekleyip, cihân aynasında özünü Mevlâ’nın aşkında bulmuş bir gönül sultânıdır Sun’ullah Gaybî Hazretleri (k.s)…

Yazan:Nevin Şahin

http://ankaramasasi.com/haber/769921/anadolunun-manevi-mimarlari-sunullah-gayb-hazretleri
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.