Anadolu'nun manevi mimarları: Yûnus Emre Hazretleri

İslam alimlerinin hayatını Ankara Masası mercek altına alıyor. Yaklaşık 2 ay sürecek yazı dizisinin 43. bölümünde Yûnus Emre Hazretleri'nin hayatı var.
Ankara Masası
|
25 Mayıs 2021, Salı - 10:00
Anadolu'nun manevi mimarları: Yûnus Emre Hazretleri

Dua ordusunun komutanları, hayatlarını İslam dinini daha iyi anlatabilmek için adayanlar...

Onlar Allah dostları, gönül sultanları, Anadolu’nun manevi mimarları…

Söz sarrafı, gönül aynası Yûnus Emre Hazretleri'nin birbirinden değerli mısralarla anlattığı büyük gönül sultânı Ahi Evran Hazretleri'nden, ömrünü Hak ve ilim yoluna adayan Hacıveyiszâde Mustafa Efendi'ye; ilmi ve mâneviyâtıyla 18. yüzyıl tasavvuf ve kültür hayatını derinden etkilemiş Hazreti Pir Nûreddîn Cerrâhî'den, ezel dünyâsında verdiği söz üzere yaşayıp, ahde vefâsına tam bir sadâkatle, ebedî âlemin aşk-ı ateşiyle yanmış gönül sultânı Şeyh Vefâ Hazretleri'ne kadar İslam alimlerinin hayatları Ankara Masası okuyucusu ile buluşuyor.

Yaklaşık 2 ay boyunca sürecek yazı dizisinin 43. bölümü sizlerle...

YÛNUS EMRE HAZRETLERİ

Benim bunda karârım yok, ben bunda gitmeğe geldim

Bezirgânem metâım çok, alana satmağa geldim

Ben gelmedim dâvâ için, benim işim sevi için

Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim

Yûnus Emre âşık olmuş, Mâşuka derdinden ölmüş

Gerçek erin kapısında, cânım arz etmeğe geldim

Her nefeste her demde Mevlâ’yı anmış, dostun evinde ona kavuşacağı güne değin gönüller yapmış, yaptığı o gönüllerde de asırlarca Allah ve Muhammed sevgisiyle can bulmuş bir gönül sultânıdır Yûnus Emre Hazretleri (k.s)…

O, ilâhî aşkın ateşiyle öylesine yanmış tutuşmuş bir Allah dostudur ki, ne gönül ne de beden dilinden, Rabb’i ve Âlemlerin Sultânı Resûlullah Efendimiz’den başka bir söz çıkmamıştır.

Yûnus medh eyledi seni dillerde,

Sevilirsin bütün gönüllerde,

Ağlayı ağlayı gurbet ellerde,

Ya Muhammed cânım arzular seni.

Bu aşk ve muhabbet değil midir yedi asırdır Yûnus Emre Hazretlerini dillerde ve gönüllerde sevgiyle yaşatan? Bu aşk değil midir, Hakk’ın sevgisi için geldiğini söylediği, gelip geçici şu dünyâda, nice gönüllere Allah ve Muhammed sevgisini nakşeden?

Yûnus Emre Hazretleri, yedi asırdan bu yana, içindeki o yüce Allah sevgisiyle insanlığa hizmet etmiştir. Zîra onun dil ve gönül ustalığı, dünyânın dört bir yanına ulaşan ilâhî sırlarla dolu şiirlerinin nazarıyla, niceleri İslâm nûruyla tanışmıştır. Anadolu coğrafyasında yetişen en önemli âlim ve velîlerden Yûnus Emre Hazretlerinin, 700 yıl önce söylediği sözler tüm sınırları ve zamanları aşmış, gönüllere rehber olmuştur.

Düşüncelerinin temeli İslâm olan Yûnus Emre Hazretleri, Kur’ân-ı Âzîmüşşân’ı ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) mübârek hayâtlarını en iyi şekilde tetkik etmiş, âyet ve hadisleri kendine özgü sâde bir dille şiir yoluyla anlatmıştır. Her şiirinde ilâhî aşkla dolu bir hayat, bir nasîhat, bir çağırış, bir ümit vardır.

Yûnus Emre Hazretlerinin yaşadığı 13. ve 14. yüzyıl büyük acıların, yoksunlukların ve ümitsizliğin yaşandığı, kavga ve kötülüğün kol gezdiği, insanların zihin ve gönül dünyâlarının savaşlarla yıkıldığı bir devirdir. İşte böyle bir dönemde insanlığa Hakk’ın varlığını hatırlatmış, insanları mutlak hakîkate, Allah’ın ipine sarılmaya dâvet etmiştir Yûnus Emre Hazretleri. Ve sevgi için, gönül yapmak için geldiğini söylemiştir şiirlerinde:

Ben gelmedim dâvâ için, benim işim sevi için

Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim

O bu sözleriyle, asırlarca Hak âşıklarının, Peygamber sevdâlılarının, velîlerin, gönül erlerinin, ümitsizliğe düşenlerin, hor ve hakir görülenlerin, Hakk’ı arayanların, Hakk’a koşanların, düşmüşlerin, kalkmışların gönüllerini yapmış, yaratılan her şeye Hak nazarıyla bakmıştır:

Nazar eyle ilerü,

Pazar eyle götürü,

Yaradılanı hoş gör,

Yaradan’dan ötürü.

Yûnus Emre Hazretleri'nin doğum yeri ve tarihi

Büyük Hak âşığı ve gönül sultânı Yûnus Emre Hazretlerinin doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 1320 senesinde 82 yaşında Hakk’a yürüdüğünden 1240 yılında doğduğu tahmin edilmekte, doğum yerinin ise Eskişehir Sarıköy olduğu düşünülmektedir. Türkmen bir âileye mensub Yûnus Emre Hazretleri çiftçilikle geçinen bir âilenin çocuğudur. Moğol istîlâsı zamânında yaşamış olan Yûnus Emre Hazretleri toprağa bağlı bir hayat sürmeyi tercih ederek, çiftçilik ve hayvancılıkla sağlar geçimini…

Yûnus Emre Hazretleri'nin hayatı

Yedi asırdır gönüllerin sultânı olan Yûnus Emre’nin hayâtına bir kuraklık dönemi yön verir. Toprağın bir damla suya muhtaç olduğu, kuraklıktan nice evin aşsız kaldığı bir zamanda, genç Yûnus bir anda darda kalanların dost kapısı Hacı Bektaş dergâhında bulur kendini… Gelirken de bir dizim alıç meyvesi getirir yanında. Kıtlıktan etkilenenler dergâhtaki yardımlardan faydalanmaktadır. Yûnus Emre de biraz buğday almak için gelmiştir dergâha. Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri kapısına gelenleri sevgi, muhabbet ve cömertlikle karşılayıp misâfir eder. Lâkin Yûnus Emre gitmekte acele etmektedir. Bu durum Hacı Bektâş-ı Velî Hazretlerinin kulağına gider. O da genç Yûnus’a şu haberi gönderir:

-Buğday mı ister yoksa erenler himmeti mi?

Yûnus, buğday ister. Bunu duyan Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri tekrar haber gönderir:

-İsterse o alıcın her tanesine nefes edeyim.

Yûnus buğdayda ısrarcıdır. Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri üçüncü kez haber gönderir:

-İsterse her çekirdek sayısınca himmet edeyim.

Yûnus yine buğday ister, ister ama bir anda o erlik imtihânını fark eder. Sözünün hemen arkasından pişmanlıkla Hacı Bektâş-ı Velî Hazretlerine koşar. Pir Hazretleri, “Senin kilidini Tapduk Emre’ye verdik” diyerek ona gitmesini söyler. Böylece Yûnus Emre Hazretlerinin Tapduk dergâhında 40 yıl sürecek hizmeti başlar. Yûnus Emre’yi asırlardır gönülllere sultan eyleyen işte bu hâdisedir.

Hacı Bektâş-ı Velî Hazretlerinin sözleriyle gözyaşları içinde kalan ve gönlü ilâhî aşk ateşine düşen Yûnus Emre Hazretleri, dergâhtan ayrılır ayrılmaz Tapduk Emre Hazretlerinin kapısına koşar. Bir kez ‘öf’ demeden, hiç şikâyet etmeden bu yolda hizmet eder ve dergâha odun taşır. Öyle ki, sanki o odunları toplarken ilâhî aşkın ateşiyle pişmektedir gönlü. Zîra 40 yıl boyunca dergâha bir tane bile eğri odun getirmemiştir. İşte onun hakîkate teslimiyeti böyledir. Hocası Tapduk Emre elbette bunun farkındadır. Hocası Tapduk Emre ile aralarında geçen şu konuşma Yûnus Emre’nin muhabbet dolu gönlünü idrak etmemize yardımcı olacak niteliktedir:

-A Yûnus, bakıyorum dağdan kestiğin odunların hepsi kuru, hepsi düz. Meraklandım. Acaba ormanda hiç eğri odun yok mu?

-Ormanda eğri odun var olmasına var amma, sizin dergâhınızdan içeri odunun bile eğrisi giremez Efendim.

İşte Yûnus’u gönüllere dost yapan, Allah’a olan sadâkati, sabrı, tevekkülü, doğruluğu ve bağlılığıdır. Yûnus Emre Hazretleri için hocasının hakkı Allah’ın hakkıdır. İşte bu edeple, ilim ve irfan yolunda kendisine rehberlik eden, biricik hocası Tapduk Emre Hazretlerinin rahle-i tedrîsinde 40 yıl boyunca aşkla hizmet eder Yûnus Emre Hazretleri… O, bu hizmeti ve şeyhine olan sevgisini şu mısralarla ne güzel dile getirmiştir:

Tapduk'un Tapusunda

Kul olduk kapusunda

Yûnus miskin çiğ idi

Pişdük elhamdülillah.

Yûnus Emre Hazretleri Tapduk dergâhında birçok konuda ilim öğrenir. Zîra dîvânı incelendiğinde bu kadar teferruatlı bilginin yüksek bir tahsil gerektirdiği ortadadır. Şiirlerinde Kur’ân-ı Kerîm’den kıssalar, kendinden önce yaşamış sahâbe ve tâbiîne ilişkin biyografik kabul edilebilecek şiirler, klasik İslâm edebiyatının kahramanları, Yunan mitolojisinden hikâyeler konu edilmiştir. Yine dîvânına bakıldığında şiirlerinde Arapça ve Farsça sözleri, terkipleri kusursuz dile getirmesi bu iki lisâna da hâkim olduğunu gösterir. Günümüz İslâm bilgin ve târihçilerinin elindeki kaynaklar Yûnus Emre’nin zannedildiğinin aksine ümmî olmadığı ve iyi bir medrese tahsili aldığı yönündedir.

Yûnus Emre Hazretleri, Tapduk Emre’nin yanında geçen 40 yılın ardından şeyhinin isteğiyle Anadolu’da irşâda başlar. Yûnus Emre’nin irşâdı birbirinden güzel sözlerle Hakk’ı anlatmaktır. Söylediği şiirler gönülleri fetheder, yaşadığı dönemde şöhreti diyar diyar dolaşır. İlmin altın çağını yaşadığı 13 ve 14. yüzyılda pek çok yeri gezen Yûnus Emre Hazretleri, Anadolu, Suriye, Azerbaycan ve Kafkasya bölgelerini dolaşarak birçok dergâha misâfir olur. Bugün pek çok yerde makâmının bulunması ziyâret ettiği yerlerde halkın gönlünde bıraktığı derin izdendir.

Yûnus Emre Hazretleri, Anadolu yolculuğunda Hz. Mevlânâ ve çağdaşı pek çok âlim ve bilgini de ziyâret edip sohbetlerinde bulunur. Bunu dîvânındaki eserlerinden de anlayabiliyoruz. Hz. Mevlânâ’dan 50 sene sonra Hakk’a yürüyen Yûnus Emre Hazretleri, Konya’da Mevlânâ Celâleddin Rûmî’yi de ziyâret etmiş ve sohbetlerinde bulunmuştur… Hz. Mevlânâ’ya duyduğu sevgi ve hürmeti de şu mısralarla dile getirmiştir:

Mevlânâ Hüdâvendigâr bize nazar kılalı

O’nun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır.

Mevlânâ meclisinde saz ile işret oldu

Ârif mânâya daldı çün biledir feriştah

Yûnus Emre Hazretleri, şeyhinden icâzetnâmesini aldıktan sonra Anadolu’yu diyar diyar dolaşmış, Hak’tan gayrı bir söz söylememiştir. O, şiirleriyle gönüllere mürşidlik yapmış, gittiği her toprağa sevgi tohumları ekmiş, asırlarca gönüllerde sultan olmuştur. 82 yıllık ömrü boyunca Kur’an ve sünnet yolundan bir nebze olsun ayrılmamış ve son nefesine kadar Hakk’ı söylemiştir. Kavga ve nefretin kol gezdiği, gönüllerin şifâ aradığı o yıllarda, haktan, hoşgörüden, Allah ve Resûlü’nün yolundan başka bir şeye dâvet etmemiştir insanları.

Yûnus Emre Hazretleri'nin ölümü

Halk içinde Hak ile yaşayan büyük velî, geride birbirinden muhteşem sözlerden oluşan şiirlerini bırakarak, 1320 senesinde tüm ömrünce arzu ettiği o vuslata erişmiştir.

Geldi geçti ömrüm benim

Şol yel esip geçmiş gibi

Hele bana şöyle geldi

Şol göz yumup açmış gibi

Yûnus Emre Hazretleri'nin türbesi

Hak âşıkların gönüllerinde her dâim diri kalan Yûnus Emre Hazretleri, Eskişehir’de Hakk’a yürümüştür. Yunan işgâli sırasında yıkılan ilk mezarından 1949 yılında alınarak, bir törenle poryum üzerindeki ikinci mezarına, 1970 yılında da üçüncü mezarına nakledilir. Mezarının bulunduğu türbede çeşme, müze, câmi, minâre, şadırvan ve kültür evi bulunmaktadır. Hak âşığı, gönül eri Yûnus Emre’nin mezar taşının ön cephesinde ise onun gönül ve fikir zenginliğini en güzel biçimde ifâde eden;

Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılâlim,

Sevelim sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz.”

sözleri yer almaktadır.

Yûnus Emre Hazretleri 82 yıllık ömrü boyunca pek çok şiir söylemiş, ancak kendi adına bir dîvan tertip etmemiştir. O’nun ardından, üç bin kadar şiiri bir dîvanda toplanmış fakat maalesef şiirlerinin bir kısmı Molla Kasım tarafından yırtılmıştır. Bir su kenarında şiirleri tek tek okuyan Molla Kasım, dîne uygun görmediklerini kendince yırtıp suya atar. Molla Kasım binlerce şiiri imhâ ederken;

Derviş Yûnus bu sözü eğri büğrü söyleme.

Seni sigâya çeken bir Molla Kasım gelir.

beyitiyle karşılaşır. Bu beyiti okur okumaz, Yûnus’un Hak dostu erenlerden olduğunu anlayarak, dîvânı öpüp başına koyar. Fakat ne çâre ki, elde ancak bin kadar şiiri kalmıştır.

Yûnus Emre Hazretleri, şiirlerini aruzla ve daha çok hece vezniyle yazmıştır. Şiirleri açık, derin mânâlı, samîmî ve coşkuludur. Gönüller sultânı, ilâhî aşk, varlık, yokluk, hayat, ölüm meseleleri ve bunlara bağlı olarak, dünyânın fâniliği gibi konuları muhteşem bir şekilde şiirle anlatmıştır. Yûnus Emre Hazretlerinin dîvânının içeriği bir ansiklopedi niteliği taşımaktadır. Zîra o gönülden de, ibâdetten de, Hak dostlarından da bahseder.

Müslüman’ım diyen kişi şartı nedir bilse gerek

Allah’ın buyruğun tutup beş vakit namaz kılmak gerek

Her kim bu sözden olmadı, beş vakit namaz kılmadı

Bilin Müslüman olmadı, ol tamuya girse gerek

Yûnus Emre’nin ilim ve ahlâkı anlatan şu dizeleri aslında ne çok şey söylemektedir;

İlim, ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsen,

Bu nice okumaktır.

Yûnus Emre Hazretlerinin pek çok dizesinde gönlün önemine rastlanır. O, “gönüller yapmaya geldim” derken, gönlün yapılması nasıl olmalıdır, onu da anlatmıştır:

Durmuş kazan ye, yedir,

Bir gönül ele getir.

Yüz Kâbe’den yeğrektir,

Bir gönül ziyâreti…

Yûnus Emre Hazretlerinin şiirlerinde Ehl-i beyt, Ashâb-ı kiram ile birlikte pek çok âlim ve bilginin de hayâtına rastlanır. O, yaşamı boyunca Hakk’ın dîvânına ereceği günün hasretini çekmiş, Allah Resûlü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimiz’i görmek arzusuyla, en içli sözlerle ona seslenmiştir:

Araya araya bulsam izini,

İzinin tozuna sürsem yüzümü,

Hak nasip etse görsem yüzünü,

Ya Muhammed, canım arzular seni.

Yûnus Emre Hazretlerinin bilinen iki eseri vardır. En meşhuru şiirlerinden oluşan dîvânıdır. Yûnus Emre Dîvânı’nın birçok yazma nüshaları vardır. Bir diğer eseri ise Risâletü’n-Nushiyye’dir. Mesnevî şeklinde aruz vezniyle yazılmış, tasavvufî, ahlâki ve dînî bir eserdir Risâletü’n-Nushiyye

Günümüzde birçok dile çevrilmiş olan Yûnus Emre Dîvânı hâlâ nice gönüllere şifâ, Hakk’ı arayanlara ayna olmuştur. O’nun irşâdı 13. yüzyıldan beri devam etmektedir. Yûnus Emre Hazretlerinin sözlerinin tesiri Anadolu’nun da ötesine geçerek nicelerinin Müslüman olmasına vesîle olur. Bugün dünyânın önde gelen pek çok üniversitesinde Yûnus Emre kürsüsü bulunmaktadır. Yûnus Emre’nin batı edebiyatında fark edilmesi ise 15. yüzyılda gerçekleşir. 1408 yılında Osmanlı Türkleri’ne esir düşen ve Anadolu’da 20 yıl kadar kalan Transilvanyalı Mülbacher isimli Avusturyalı bir yabancı, Yûnus Emre’nin şiir ve ilâhîlerinden çok etkilenir. Dinlediği o sözleri öğrenerek memleketine döndüğünde, Yûnus Emre’nin şahsiyetinde İslâm’ı anlatan bir kitap yayımlar. 18. yüzyılda ise büyük ün sâhibi Avusturyalı târihçi Joseph von Hammer de, Yûnus Emre’ye âit şiirler ve ilâhîlere yer verir, bundan sonra da Batı ülkelerinde Yûnus Emre ve şiirleri giderek yaygınlaşır…

Yûnus Emre Hazretlerinin eserleri tekke mûsıkîsini de etkiler. Zîra bugüne değin en çok şiiri bestelenen Hak âşığıdır Yûnus Emre Hazretleri… Yüzyıllardır birçok değerli bestekâr ve sanatçı Yûnus Emre şiirlerini bestelemiş ve asırlardır nağmelerle buluşan sözleri dilden gönüle söylenegelmiştir.

Bir Yûnus gelir; Allah ve Resûlü’ne aşk-ı muhabbetle kul olur. Bir Yûnus gelir; gönülleri sevgi ve aşk bağına dâvet eder. Bir Yûnus gelir; yıkılmış, harab olmuş gönülleri ilâhî aşk ile yakıp geçer…

O, “Ete kemiğe büründüm, Yûnus diye göründüm” diyerek, dünyâ hayâtını nûr-u pâk ile tamam eyler… Birbirinden kıymetli şiirleri ile asırlardır Anadolu’nun sesi olur… Kalbi Allah ve Muhammed aşk-ı ateşiyle yanıp tutuşmuş Yûnus Emre Hazretleri sözleri ve şiirleriyle gönüllere şifâ, Hak erlerine dâima yoldaştır.

Dünyânın dört bir yanında çeşitli etkinliklerle yıllardır anılan Yûnus Emre Hazretlerinin Eskişehir’deki türbesi hâlâ Hak âşıklarının en önemli ziyâretgâhlarındadır. O, Anadolu’nun en kıymetli sesi olarak asırlardır gönüllerde yaşamaktadır:

Adımız miskindir bizim, düşmanımız kindir bizim.

Biz kimseye kin tutmayız, kamu âlem birdir bize.

Biz dünyâdan gider olduk, kalanlara selâm olsun

Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selâm olsun

Hakk’ı sevenleri bilip de, kalanlara, âşıklara Hakk’ın adı ile selâm eyler. Ömrü boyunca tevâzu ile yaşayıp, kini, nefreti kendine düşman sayıp, Hakk’ın yolunda selâm ile diri kalmış bir gönül sultânıdır Yûnus Emre Hazretleri (k.s)…

Yazan: Nevin Şahin

http://ankaramasasi.com/haber/781559/anadolunun-manevi-mimarlari-ynus-emre-hazretleri
İlginizi Çekebilir

Yorumlar (0)

Yorumunuz İletilmiştir.