Saatler, ayrılık ve ölümü gösterdiğinde...

Sibel Eraslan
|

Abdullah ibni Mes'ûd dünyanın en hüzünlü vedasını bizlere şöyle anlatır:


"Canım O'na feda olsun! Sevgili Peygamberimizin ayrılık vakti yaklaştığında Hz. Âişe annemizin evinde toplandık. Efendimiz bizlere baktı, gözleri doldu. Sonra:


'Merhaba size, Allah'ın selamı üzerinize olsun. Allah sizi korusun, sizi huzur içinde yaşatsın, size merhamet etsin, size yardım etsin, sizi rızıklandırsın, sizi yüceltsin, sizi başarıya ulaştırsın. Sizi Allah'a emanet ediyorum. Ayrılık vakti yaklaştı. Allah'a, Cennetü'l-Me'vâ'ya, Sidretü'l-Müntehâ'ya, Refîk-i A'lâ'ya dönüş var. Allah size rahmet etsin, sizi peygamberinizden dolayı hayırla mükâfatlandırsın. Burada bulunmayan ashâbıma selam söyleyin. Kıyamet gününe kadar benim dinime tâbi olanlara da selam söyleyin.' buyurdu ve ağlamaya başladı. O ağlayınca biz de ağladık." (İbni sa'd tabakat)

Ölüm gibi keskin bir veda yoktur, çünkü o, gidişlerin arasında dönüşsüz olanıdır.

Enbiyâ Sûresi'nin 35. âyetinde: "Her canlı ölümü tadar. Bir imtihân olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz..." buyrulmaktadır. Ölüm, bizim geleneğimizde, dönüştür. Dünya, ilâhî bir sınav, ölüm zorunlu bir yolculuk yasasıdır.

Devamı için tıklayınız 



http://ankaramasasi.com/makale/52027/saatler-ayrilik-ve-olumu-gosterdiginde

Yorumlar (0)