Vizyonizm! 'Algı'da medyanın gücü

YAYINLAMA
23 Temmuz 2024 12:21
GÜNCELLEME
23 Temmuz 2024 12:28

Sidney Lumet 1976’da çekmiş olduğu başarılı filmi ‘Network’ta, medyanın oldukça acımasız yüzüne değiniyor. Toplumların basit bir kurguyla yönetildiğini gözler önüne seriyor. Kaldı ki günümüze kıyasla, yayıncılığın daha kısıtlı olduğu bir zamanda medyanın maskesini indirme cesareti tabi ki takdiri hak etmiyor değil.

Film, psikolojik sorunlar yaşayan Howard’ın canlı yayında bir sonraki hafta intihar edeceğini açıklamasıyla başlıyor. Bu açıklama ile ekibi ve halkı şaşırtan Howard, ekibin başında olan en yakın arkadaşı Max tarafından işine son verildiğini öğrenir. Filmin ilk sahneleri, temayı anlamaya çalışmakla geçtiği için izleyiciyi sıkabilir. Bazı sahneler arası geçişlerdeki kopukluğu göz ardı edersek; kullanılan kilit cümleler, yaşanan psikolojik sorunlar medyanın kölesi olunduğunu, hem toplumun hem de mesleği damarlarına işletenlerin robotlaşma evresini gösteriyor. Reyting uğruna, para uğruna zamanla kontrolü kopan kölesel zihinler sadece bu filmin çekildiği zamanda değil, günümüzde de teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, televizyon dünyasını da başlı başına aşıyor.

TELEVİZYON GÖSTERİ İŞİDİR!

Televizyonun kelime anlamından başlarsak;

Tele: uzaklık,

Vizyon: görüntü-öngörü demek.

Uzaktan kumandayla insanları yöneten-yönlendiren bu araç, insanın ihtiyacı olmayan bir şeyi ihtiyacıymış gibi gösteriyor. Acıkırız yemek yeriz, susarız ve su içeriz… Bunlar insan fıtratıdır. Fakat normalde vücudun asitli bir içeceğe ihtiyacı yokken bunu ihtiyaç haline getiren bir medya var. Film bu duruma, başarılı bir şekilde ayna tutuyor. Buna, Algı Yönetimi de diyebilir miyiz? Algının Yönetimine ve Yöneticilerine değineceğim ama -bazı yazarların o gıcık cümlelerinden ben de kuracağım- ilerleyen satırlarda…

KURGU VE GÖSTERİ DÜNYASININ ‘ÖFKELİ PEYGAMBERİ’

Sektörün güzel ve hırslı beyni olan Daina, çalıştığı kanalın para reyting oranlarını katlamak için kurguladıklarını -kendisinin bile psikolojik sağlığını umursamadan- gerçekleştirmeye başlar.

‘Öfkeli Peygamber’ ifadesi Howard üzerinde vücutlaştırıp olgu haline getirir.

Howard konuştukça ilgi çekiyor, seviliyor. Dolayısıyla kanalın itibarına da finanse oluyor. Howard istenileni yapıyor, insanlar da Howard’ın söylediklerini tekrar ediyor. Bunu düşünmeden, hipnotize edilmiş gözlerle ve dillerle yapıyorlar. Onlar, televizyon dünyasının istediği gibi yaşıyor, konuşuyor, hatta aynı ses tonuyla bağırıyor.

Kandıran, kandırılan, kandırma konusu ve bağlam. Algı yönetimi bu 3K1B tekniğinin başarıya ulaşması, tamamıyla süreci yöneten algı yönetimi manipülatörün becerisine bağlı değildir. Kandırılanı tamamen kontrol altına alması, kendisine değil kandırılana bağlıdır. Filmdeki bu maskenin iç hacmini biz zaten günümüzde de bilinçlerimize endekse edilmiş televizyon ağzını ba-rın-dı-rı-yo-ruz. Bunlar gerçek amacı gizleyip sahte amaçlarla karşımıza çıkar. Ve bunu da toplumun iyiliğine gibi gösterip kendi ceplerini doldurma ‘amacı’na ulaşmak için yapar. Medya patronlarının yaptığı da tam olarak budur. Filmde asıl patronun, ‘Aslında Amerika yok, televizyon (medya) var, para var’ dediği halâ düşüncemde.

KİTAP OKUMAYANLAR, PARACI ZİHNİYETİN FİGÜRANLARI OLUYOR

Bizler acıkmış midemizi doyurmadığımızda, zayıflayacağımız gibi beynimize de kelimeleri akıtmadıkça düşünce kaslarımız zayıflar. Zayıflayan aklımızla bir cümle kurup bir şey savunamayız da... İşte böyle bir güçsüzlüğü yönetmek medya için çocuk oyuncağıdır ve işe gelir bir şeydir. Hal böyleyken gerçek amacı asla anlayamayan bir hedef kitleye dönmemek elde bile değil. Çünkü onlar doğrudan değil dolaylı yoldan ideoloji satarlar. Satılan bu organla da hipnoz olduğumuz gibi bir de istedikleri gibi aklımızda at koştururlar. Filmde de bahsi geçtiği gibi özellikle okumayıp düşünemeyenleredir oltaları. Birilerinin bizim robotlaşmış algılarımızla ceplerini okşamaları hoşumuza gitmez değil mi?

Geçmişimizdeki bu filmin, şimdiye ve geleceğe bağlayan işleyişi, insanların okuması gerektiğini çok güzel bir ağızla bağırıyor…

Yorumlar (2 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Nergis 1ay önce Türkiye'de herkes konuşuyor, herkesin fikri var, herkes tartışıyor, herkes savunuyor, herkes karşı çıkıyor ama kimse okumuyor.
lodos 1ay önce fevkalade 👍