Dilan Polat’a Sosyal Medya Yasağı Gelmeseydi Ne Olurdu?

YAYINLAMA
25 Ağustos 2024 16:39
GÜNCELLEME
25 Ağustos 2024 16:57

Dilan Polat’a sosyal medya yasağı gelmeseydi:

Dilan Polat’a hem hala hapisteki eşi Engin Polat’tan SM uyarısı hem de avukatlarından sosyal medya paylaşım yasağı gelmeseydi ne olurdu:

  • Hapishane günlükleri bir bir sıralanırdı,
  • Kendini aklama açıklamaları part 1, part 2…,
  • Arkasından konuşanlara, yazanlara, çizenlere tek tek ‘hakkımı helal etmiyorum’ cinsinden paylaşımlar peşi sıra sıralanırdı,
  • Çocuklarımın psikolojisi bozuldu (ki bu doğrudur) psikolojim bozuldu, ağlamalı şunları yaşadım yaşıyorumlu hikayeler (story), video gönderiler (postlar)…
  • Bonus, en beklenenlerde; diğer fenomen dolandırıcı şebekelerinin ifşası, intikam storyleri
  • İkinci en beklenenlerde; Aynı koğuşta kaldığı ünlü dolandırıcıların dedikoduları…
  • Kızgınlıkları kırgınlıklarının tamamını SM’ya akıtıp “Enerciiii” deyip her şeye kaldığı yerden devam ederdi.

Ama üzülmeyin pek yakında Engin Polat da salıverilecek. Dilan Polat, SM kısıtlamaları da kalkar kalmaz hepsini peş peşe sırlayacaktır. Ardından bir de ‘HAPİSHANE KLİBİ’ patlatıp paraya para demezse şaşırmam. Çekebilir, patlatabilir, paraya para demeyebilir…

Sahi yazarken aklıma geldi. Senaryo sıkıntısı çeken dizi film sektörüne buradan çook malzeme çıkar. Demedi demeyin buraya da yazıyorum “Sevimli dijital dolandırıcılar”, “Fenomenler firarda”, “Bir Polat hikâyesi”, “Mağdurum da mağdur”, “Dikkat! Enerciii…” pek yakında…

O değil de Polat çifti bu işlerden sıyrılınca polislere tahsis edilen arabalarına ne olacak? Aman ha polis memurlarımız dikkatli sürün maazallah Polat çiftinin gözü var.

**

Üniversite ve Lise Seviyesi Artık Aynı

Eğitim hayatım boyunca sınav sistemi HAVA DURUMU GİBİ hep değişti.

Eğitimde değişim trendi 1996 yılında başladı.

İşte o gün bugündür Türk Gençliği hiç belini doğrultamadı. Diğer yazımda da söylediğim gibi her zaman Değişim= Başarı, Değişim=Doğru Çözüm Yolu demek değildir.

  • 1997; zorunlu 8 yıllık eğitim devreye girdi, Anadolu ve Fen liselerine giriş sınavı LGS oldu,
  • 1999 ÖSS ve ÖYS olmak üzere 2 basamaklı Üniversite giriş sınavı tek basamaklı hale geldi.
  • 2002’de orta öğretimde kat sayı farkları değişti,
  • 2005 yılında ortaokul sonrası girilen LGS kaldırılıp OKS getirildi.
  • O da olmayınca 2008 yılında OKS(dizisi bile yapıldı) kaldırılıp yerine 3 aşamalı SBS getirildi. Ancak buda çok tutmadı. SBS ilk 6 ve 7’inci sınıflara yaptırılırken, 8’inci sınıflar da son OKS’ye girdi.
  • 2009 yılında ise SBS sadece 8’inci sınıflara yapıldı.

Okurken bile içiniz daraldı dimi siz bide bu süreci yaşayan öğrencilerin psikolojisini düşünün.

Durun daha bitmedi değişim(!)

  • 2010 yılına gelindiğinde üniversitelere girişte kat sayıları kaldırıldı. Bu yıldan itibaren Üniversitelere giriş yeniden 2 aşamalı oldu ve sınavların yeni adı ise YGS ve LYS oldu.
  • 2011’de YÖK Genel Kurulu’nun aldığı kararla farklı katsayı uygulamasına tekrar son verildi.
  • 2013-2014 ortaöğretime geçiş için TEOG türetildi.
  • 2017-2018 döneminde TEOG kaldırıldı, LGS oldu.
  • 2017’de üniversiteye geçişte YGS ve LYS de kaldırılarak onun yerine YKS getirildi.

SONUÇ: Tam bir felaket.

Değişimler, eğitim sisteminde kaliteyi düşürdü de düşürdü. Hem de girilen yanlış yolda ÜST ÜSTE AYNI HATALAR TEKRAR EDİLDİ.

Öyle ki TEDMEM tarafından hazırlanan rapora bakılırsa artık lise ve üniversite mezunları DENK HALE GELDİ VE ARTIK DENKLER.

İşte TEDMEM tarafından hazırlanan bazı veriler:

Sınava başvuran öğrenci sayısı: 3 milyon 120 bin 870

Sınava başvurup girmekten vazgeçen: 301 bin 508

Geriye kalan öğrenci sayısı: 2 milyon 819 bin 362

Sınav kâğıdı geçersiz olan:   Yaklaşık 100 bin

İŞTE EN İLGİNÇ NOKTA;

Sınava girip tercih yapmayan öğrenci: 1 milyon 85 bin 96 kişi (nerdeyse yarısı)

Üniversiteye yerleşebilen öğrenci sayısı: 987 bin 388

Sonuç:

  • Her 3 öğrenciden 2’si üniversiteye yerleşti…
  • Geçen yıllarda mezun olup bu yıl sınava girerek yerleşenlerin oranı %41
  • Bu yıl mezun olanlar, onların %5 altında bir seviyede %36’da kaldı.

Bu da üniversiteye yerleşen her 3 adaydan sadece birinin son sınıftan mezun olan öğrencilerden oluştuğunu gösteriyor.

Bunlarında %64’ü ikinci denemesinde başaran öğrencilerden oluşuyor.

Yani liseden mezun olan bir öğrenci kursa giderek bir yıl daha üniversite sınavına hazırlanıyor. Yani lisede eğitim kalitesi yerlerde sürünüyor. Yani gençlerimizin ONCA YILI BOŞA HARCANMIŞ OLUYOR.

FEN VE ANADOLU LİSELERİ ÖNEMİNİ YİTİRDİ

Gelecek tehlike altında dedirten bir diğer raporda şöyle;

Önceden Fen liselerinden mezun olan öğrencilerin üniversiteye girme oranı %95’in üzerinde olurdu bu yıl ise bu oran düştü ve sadece %47’si yerleştirilebildi…

Anadolu liselerinin durumu ise daha fena üniversiteye yerleştirme oranı %18’e düştü...

Sosyal bilimlerden mezun olanlar ise yerleşme oranı %51’e çıktı.

İŞ BULMADA LİSE VE ÜNİVERSİTE ARTIK DENK

Bu fena sonuçların ardından elbette gençlerin mezun olduktan sonra iş bulma oranlarının iyi olması beklenemez.

Son resmi verilere göre yükseköğretim mezunu gençlerin işsizlik oranı %12,7 iken, lise mezunlarının işsizlik oranı %12,8. Yani aradaki fark artık eşit hale geldi.

Aynı yönde yapılan değişimlerin eğitim sistemimizi felakete sürüklediğini anlamak için verilerin daha ne kadar kötüye gitmesi gerekiyor bilmiyorum.

Sevgili yetkili mercekler artık İŞİN KOLAYINA KAÇMAKTAN vazgeçin.

KAPATMAK, YASAKLAMAK nasıl ki sorunları çözmeyip daha da büyütüyorsa, sınav sistemlerinde AYNI YÖNDE YAPTIĞINIZ DEĞİŞİMLERDE DE SORUNLAR İYİCE BÜYÜDÜ ve önlenemez büyük bir dalga halinde geliyor gelmekte olan…

Bu sistemde değil bilim insanı, bilinçli bilgili nesil bile yetiştiremeyiz.

Yorumlar (0 yorum)
Yorum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Henüz yorum eklenmemiş, ilk yorum ekleyen siz olun.